25.Bölüm

3.9K 137 81
                                    

Multimedyadaki şarkıyla birlikte okuyun lütfen..


-: Beni buraya gönderen kişi Bayan Cyrus. Yani senin üvey annen.


Bayan Cyrus ismini duyar duymaz olduğum yerde donakalmış, göz bebeklerimi büyültmüş'tüm. Bu nasıl olabilirdi? Bayan Cyrus nasıl yapabilirdi böyle bir şeyi? O Anthony'in ben olduğumu söylememiş miydi? Daemon'ın kendisini hapsettiği Araf'tan onu çıkarmamı istememiş miydi? Ona yardım etmemi, onu kurtarmamı söyleyen kişi de Bayan Cyrus değil miydi? Madem öyleydi, o halde neden o lanet olası, çakma Anthony kılıklı herifi buraya göndermişti ki? Bu kadının benimle ciddi anlamda bir derdi mi vardı?


Sorular, sorular, sorular. Zihnim karmaşadan karma karışığa dönmek üzereydi ve ben bu durumdan hiçte memnun değildim. Tam her şey yoluna girdi derken mutlaka bir şeyler çıkıyordu ortaya. Önce çakma Anthony, şimdi de Bayan Cyrus. Hikayemin yazarı için ''Piç'' sözcüğü az bile kalıyordu doğrusu.


''Herkesin hayatı ayrı bir hikaye. Önemli olan, farklılıklara rağmen asıl içeriğin değişmemesi'' Derdi babam David. Başlarda bu sözcüklerin ne ifade ettiğini anlayamamıştım. Yaşadığım tecrübelerden dolayı anlayabiliyordum artık, bu sözcüklerin ne ifade ettiğini. Evet. Herkesin farklı bir hayatı, farklı acıları vardı ve insanlar kendi karakterlerini oluştururken bu yaşanmışlıklardan faydalanıyordu. Evet. Fakat her ne olursa olsun hayatta kalmaya ve gülümsemeye devam ediyorlardı. İşte bu sözlerdeki anlam gülümsemekte gizliydi. Yaşadığın tüm olumsuzluklara rağmen hala gülümseyebiliyor isen eğer, hayatın asıl felsefesini çözdün demektir. O yüzden bende gülümsemeye devam edecek, hikayemi yazan o ''Piç'' yazara gününü gösterecektim.


Ben bunları düşünürken Daemon ise sessizliğini koruyor, çakma Anthony'e bakmaya devam ediyordu sadece. Onun bana ait olduğunu bilmem güzel bir şeydi elbette. Fakat yine de ona olan bakışları hoşuma gitmiyordu. Olumsuz anlamda gözlerimi devirdiğimde ise Daemon şeytani bir şekilde gülümsedi. Bir eliyle çenemi kavrayan Daemon, işaret parmağı ile önce çeneme, sonra boynuma ve en sonunda da göğsüme doğru düz bir çizgi çekermiş gibi ilerlemeye başlamıştı. Sesli bir şekilde inlediğim de ise, dişlerini göstererek zafer kazanmış bir edayla gülümsedi ve keskin bir bıçak misali olan gözlerini Anthony'e dikerek dudaklarını araladı ve


D: Söyleyecek başka bir şeyin yoksa gidebilirsin.


Dedi. Anthony ise önce Daemon'a sonra da gözlerini bana çevirdi. Gözlerini devirip arkasını döndüğünde ise şeytani bir şekilde gülümseyen bendim. Daha doğrusu gülümsemeye çalışan bendim. Çünkü Daemon'ın yüzüne baktığımda anlamayan bir ifade ile bana bakıyordu. Lanet olsun! Şeytani bir şekilde gülümseyemeyen tek kişi neden bendim? Arkasına bile bakmadan yürüyen Daemon'a karşılık, umursamaz bir şekilde kapıyı kapattım ve arkamı döndüğümde şeytani bir şekilde gülümseyen Daemon ile karşılaştım. Lanet olsun! Bu herif bu gülümseme için ayrı bir Üniversite'ye falan mı gitti? Doktorası mı var bu herifin?


Ben bunları düşünürken Daemon ise bir hışımla elimi tuttu ve dilini göstererek parmaklarımı yalamaya başladı. Önce baş parmağımı dudaklarının arasına alan Daemon Addis, yavaş bir şekilde işaret parmağımı da dudaklarının arasına aldı ve dilini gezdirerek tadıma varmak istercesine yavaş bir hareketle parmaklarımı yalamaya devam etti. Sadece bunu yapması ile erkekliğim çoktan şaha kalkmış, vücudumu rahatsız etmeye başlamıştı. Kısık kısık nefesler almamın bana hiçbir faydası yoktu. Çünkü Daemon nefesleri'mi her duyduğunda daha da bir şehvetle yalamaya başlıyor, vücudumu uyuşturuyordu. Sesli bir şekilde inlediğim de ise yavaşça parmaklarımı dudaklarından çekti ve kendi dudaklarını yukarıdan aşağıya doğru dairesel bir şekilde yaladı. Şeytani bir şekilde gülümseyen Daemon Addis dudaklarını araladı ve

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin