12.Bölüm

4.6K 163 61
                                    






İstediğiniz bir şarkı eşliğinde okuyun lütfen...



Dıt dıt dıt dıt

Alarmın sesiyle göz kapaklarımı yavaşça aralamaya başladım. Saat çoktan 8:00 olmuştu ve yarım saat önce fakültede olmam gerekiyordu. Bir hışımla yataktan fırlayıp, ellerimi yüzümü yıkadım ve üzerimi değiştirmeye başladım. Rastgele seçtiğim kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve aynı hızda merdivenleri indim. Babam Ted'in yanağına öpücük kondurup yine aynı hızda vestiyerden anahtarlarımı alıp, yoldan geçen ilk taksinin önüne atladım ve taksiciye acele etmesini söylemeyi de ihmal etmeyerek fakülteye doğru gitmeye başladım.

Genelde çok dakik bir insandım. Alarm çalmadan önce kalkar, hazırlanır ve fakülteye giderdim. Gerçi dün olanlardan sonra gözüme zerre uyku girmemiş, anca sabaha doğru uyuyabilmiştim. Dün olanları hatırlıyordum da...


D: Burada değil. En sevdiğim oyuncaklarımla birlikte içine gireceğim. Çığlıklarını duymak istiyorum.


Der demez dudaklarını dudaklarımla birleştirip, alt dudağımı dişlemeye başlamıştı. Dudaklarımı yaladıktan sonra kendi dudaklarını yalayıp, tekrar tahrik olmama sebep olmuştu. Tahrik olduğumu çoktan anlamış olan Daemon şeytani bir şekilde gülümsedi ve dudaklarını aralayarak bana


D: İşte asıl eğlence o zaman başlayacak.


Der demez dudaklarını tekrar dudaklarımla buluşturmuş ve alt dudağımı birkaç kez dişledikten sonra üzerimden kalkıp, beni tahrik olmuş bir şekilde bırakıp, arkasına dahi bakmadan odamdan çıkmıştı. Bense Daemon'ın arkasından bakakalmış, tahrik olmuş olan bedenimi umursamadan uyumaya, olanları umursamamaya çalışmıştım. Fakat çoktan tahrik olmuş bir bedeni rahatlatmadan uyumak neredeyse imkansızdır. O yüzden de bir elimi yavaşça erkekliğime götürmüş, birkaç kez git gel yaparak bedenimi rahatlatmaya başlamıştım. Bedenimin rahatladığından emin olduktan sonra da göz kapaklarımı kapayıp uyumaya çalışmıştım. Fakat gözlerime bir damla uyku girmemişti. Sabaha karşı anca uyumaya başlamıştım ve doğal olarak geç kalmıştım. Gerçi ilk dersimiz Antropolojiye Girişti ve ben o derste oldukça başarılı bir öğrenciydim. O yüzden de bir saat geç kalmak benim için sorun olmazdı.

Fakültenin önüne geldiğimizde şoför durdu ve ücretimi ödedikten sonra araçtan indim. Fakülteye doğru yürürken midem guruldamaya başlayınca yönümü değiştirip, kantine doğru yürümeye başladım. Birkaç kişi haricinde kimse yoktu. O yüzden de rahat, rahat yemeğimi yiyebilirdim. Neden bilmiyorum ama kalabalık yerler beni daima rahatsız etmiştir. Sanırım pek insan sever biri değilim. Pek çok insan tarafından sevilmeme rağmen sadece bir tane dosta sahibim. Lufian'a. Gerçi onun dostluğu pek çok insanın saçma arkadaşlığından daha değerliydi. Belki de bu yüzden başka hiç kimseye ihtiyaç duymadım. Bilemiyorum. Sadece Lufian yeterliydi benim için.

Masaya oturup, yemeğimi yemeye başladığımda zihnim yine Daemon'la dolmaya başlamıştı. Sahi şu an ne yapıyordur acaba? Benim onu düşündüğüm gibi, o da beni düşünüyor mudur? Kesin aklından bile geçmiyordum onun. Beni bir dakikalığına bile aklından geçirse daha başka ne isteyebilirdim ki? Bu bile yeterliydi benim için. Zihninin her bir tarafında olmak gibi bir niyetim yoktu. Olmamalıydı da zaten. Bu bencillik olurdu. Fakat bir dakika bile olsa zihninde yer almak isterdim. Yine çok fazla şey istiyorum diye düşünüp, yemeğimi yemeye başladım.

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin