Multimedyadaki şarkı ile birlikte okuyun lütfen..
Gözlerinin içindeki her bir zerre haykırıyordu içindeki ateşi, dudaklarını her bir ıslatışı benim için ölüm fermanıydı adeta. Göğsünün yavaşça yukarı inip kalkması ise, sigara gibi yavaş ve ağrılı bir ölümdü benim için. Sadece bana bakıyor olduğu görmek bile bedenimin her bir zerresini yaşayan bir küle çevirirken, nasıl olur da ona karşı koyabilirdim? Bedenimin her bir köşesi sadece onun ismini haykırırken nasıl olur da ondan kaçabilirdim? Onu her şeyiyle bu denli isterken nasıl olur da ondan intikam almaya çalışabilirdim?
Soruyorum size! Yaşadığınız her bir durumda sadece kendinizi düşünen siz! Hiç kendinizi zerre düşünemeyecek hale geldiniz mi? Ona olan her bir hissinizi sırf intikam uğruna yok saymaya çalıştınız mı? Canınızın yandığını bile bile yine de gülümsemeye devam ettiniz mi? Aşkınızı inkar ettiniz mi? Başka bedenlerde mutlu olurum diye aklınızdan geçirdiniz mi? Peki mutlu oldunuz mu? Gerçekten de mutlu oldunuz mu? Peki, mutlu musunuz şu anki durumunuzdan? Ben söyleyeyim.
Zerre mutlu değilim.
Karşımda duran bu herife elimi uzatacak kadar yakın olmama rağmen kendimi ondan sakındığım için mutlu değilim. Onunla her öpüşmemiz de içimde fırtınalar kopmasına rağmen, onu saatlerce, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca öpmeye devam etmek istememe rağmen, dudaklarını bırakmak zorunda kaldığım için mutlu değilim. Başka bedenlerle mutlu olmayı beceremediğim ve içten içe onun bedenini istediğim için mutlu değilim.
Beni bu hale getirdiği için zerre mutlu değilim.
Kaç kere değişmeye çalışmış, başarılı olamamıştım. İstemeden de olsa vücudum ona tepki veriyordu çünkü. En kötü ihtimal bakışlarım ele veriyordu beni. Tıpkı şuan da olduğu gibi,
İkimiz de birbirimizi delicesine istiyor, fakat ilk adımı atmaya çekiniyorduk. İkimizin de o lanet olasıca gururu buna izin vermiyordu çünkü. Yelkenleri suya indiren ilk kişi olmak istemiyorduk. Bu yüzden de ilk adımı karşıdan bekleyip, rüzgarın götürdüğü yere doğru sürüklenip gidiyorduk sadece.
Böyle olmak daha mı iyi? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette ki değil, fakat ne yapabilirdik ki? Gururumuza karşı çıkabilecek kadar güçlü değildik, ilk adımı atabilecek kadar cesur, hiç değildik. Geriye tek bir şey kalıyordu, o da böylesinin daha iyi olduğuna kendimizi inandırmak, en azından inandırmaya çalışmak. Hepsi bu.
Bize oral seks yapan çocukların ne ara yok olduğuna ve ne ara yalnız kaldığımıza dair hiçbir fikrim yoktu. Sanırım Aftiel de aynı şeyi düşünüyor olmalıydı, gözlerini bir süre etrafta dolaştırmasından anlamıştım. Gerçi benim gözlerim sadece Aftiel'e odaklıyken nasıl olur da etrafımda olup biteni fark edebilirdim ki? Sadece sevdiği kişiye bakan biri nasıl olur da başka bir şeyi görebilirdi ki? Benimki de laftı işte.
Başını duvara yaslayan Aftiel Grass, gözlerini gözlerimden aşağıya indirip, vücudumda gezdirmeye başladı. Çoktan fermuarını yukarı çekip, erkekliğini kamufle eden Aftiel'in gözleri yavaşça erkekliğime kaymaya başlayınca, fermuarımın hala açık ve erkekliğimin de gözler önünde olduğu fark ettim. Bir hışımla fermuarımı kapatıp, gözlerimi tekrar Aftiel ile buluşturduğumda ise göğsünün yavaşça inip kalktığını fark ettim ve sesli bir şekilde yutkundum. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Sakinleştiğimden emin olduktan sonra ise kapalı olan göz kapaklarımı aralayıp, tekrar Aftiel'e bakmaya başladım. Aftiel ise son bir kez daha yavaşça göğsünü kaldırıp indirdi ve ''Lanet Olsun'' Diye tıslayarak bir hışımla ellerimi tutup, beni duvara sabitledi. Nefes almayı çoktan unutmuş olan ben, sadece ama sadece bir an önce beni öpmesini diliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2
RomanceSiz hiç başlı başına ''İmkansız'' olan birisine aşık oldunuz mu? Okyanus misali derin olan mavilerin'de boğulmak istediğiniz? Sigaradan nefret ettiğiniz halde sigarasını her içine çekişinde ''Ne olur nefesini yüzüme üfle'' Diye Tanrı, Buda ya da he...