37.Bölüm

1.9K 85 29
                                    










AFTİEL GRASS

Hepimizin en parlak mumu söndü.

Benim gibi gerçekle yüzleşemeyen insanlar tarafından boğuldu.

Kalplerimizin her bir parçası yırtarken yalanları, ruhlarımızı titretti.

Gölgelerin arasında süzülen her bir damla ise, porselenlerin kırılmasına sebep oldu.

El değmemiş karın kırmızıya dönmesi gibi, masumiyet öldü.

Ve bende kanepelerden birine uzanmış, senfoni ve melonkiye aşık olan kadın Simone Simons'un şarkılarını dinliyordum. Neden dinlediğimi bende bilmiyordum doğrusu. Ya da neden bu tarz şarkılar dinlediğimi. Normalde bu tarz şarkılar dinlemezdim çünkü. Fakat Lufian ofisimden ayrıldığından beri bu tarz depresif şarkılar dinleyip, kanepeye uzanıp, koyu renk tavanı izlerken bulmuştum kendimi. Daemon'ın ne ara ayrıldığı ya da benim ne ara evime geldiğim ise meçhuldü.

Bir şeyler hissettiğim kesindi fakat ne hissettiğimi bilmiyordum. Sanırım o yüzden de boş boş tavana bakmaya devam ediyor, saçma sapan şarkılar dinliyordum. Lufian meselesine de gelirsek, evet. Daemon'ın beni ''öylesine'' ziyarete geldiği zaman, Lufian'ın da bana uğrayacağını tahmin etmiş, bu yüzden de asistanıma;

A: Lufian ofisime uğrarsa ona meşgul olduğumu ve beni beklemesini söyle.

Demiştim. Asistanım ise söylediklerimi başı ile onaylayıp, yerine geçmişti. Aradan bir saat bile geçmemiş iken, asistanım Lufian'ın şu anda ofisimde olup, bekleme salonlarından birinde beni beklediğine dair kısa bir mesaj atmıştı. Bende o sırada çoktan şeytani bir şekilde gülümsemiş, Daemon'ın Anthony hakkında konuşmalarını ise dinliyormuş gibi yapmış, sözü Lufian'a getirene kadar sabırla dinliyormuş gibi yapmaya devam etmiştim.

Nihayet söz dönüp dolaşıp Lufian'a geldiğinde ise özellikle duymasını istediğim cümleleri söylemiş, zaten acıtıp durduğum canını biraz daha acıtmak istemiştim. Lufian oldukça sabırsız biriydi ve kapı hafif aralıklı olduğu için de içeride neler olup bittiğini de duymak isteyecekti. Ayrıca ofisimin etrafında yalnızca bir tane otopark vardı ve eminim ki Lufian Daemon Addis'in aracını çoktan fark etmişti. Bu yüzden acısına biraz daha acı eklemek için en iyi zamandı ve bende hemen ''Şimdi tam sırası'' Diye düşünüp;

A: Aşık olmak mı? Ona mı? Saçmalama lütfen. Homo değilim ben. Sadece onunla eğleniyorum hepsi bu.

Demiştim ve Lufian'ın şu anda ne hissettiğini hayal ederek şeytani bir şekilde gülümsemeyi de ihmal etmemiştim. Nedendir bilmem ama acı ona fazla yakışıyordu çünkü. Planım ise Lufian'ı acı çekerken izlemekti. Bu yüzden de Daemon'a belli etmeden ellerimi birbirine sürtmüş ve Lufian'ın birden içeri dalıp, hunharca ağlamasına şahit olmak için sabırsızlanıyordum doğrusu.

Fakat Lufian beklediğimden çok daha farklı bir tepki verip, beni şaşırtabileceğini nereden bilebilirdim ki.

Lufian ise bu sırada sadece gözlerimin içine bakmış ve herhangi bir tepki göstermemişti. Olanlara anlam veremeyen ben ise sanırım onun kilitlendiğini düşünüp, vücudunu incelemeye başlamıştım. Fakat tam aksine Lufian oldukça sakindi. Hatta tahmin ettiğimden de fazla sakin. Daemon ise bu sırada gitmek için izin istediğinde, Lufian çoktan dudaklarını aralamış ve şaşırtmış olan beni daha da fazla şaşırtmıştı.

L: Konuşacaklarımız mı? Onunla mı? Lütfen... Aslında bu küçük konuşmanızı tesadüfen de olsa duyduğum iyi oldu. Benim için eziyet olmaya başlamıştı çünkü. Ayrıca sıkılmıştım da. Ah bu arada Aftiel, senin peşinden mi koşuyorum? Hala daha koşmaya devam mı edecekmişim? Hadi oradan. Sanki buna ihtiyacım varmış gibi. Sadece vücudunu istemiştim Aftiel, hepsi, bu. Eh madem ''Homo'' değilsin o zaman bende başka bir beden bulurum olur biter. Nesin sen? Bulunmaz Hint kumaşı falan mı? Siktir oradan. Dışarısı senin gibiler ile dolu ve inan bana bebeğim. Bazıları sadece altımda inlemek için, sadece bana dokunabilmek için hatta benimle aynı havayı solumak için ruhlarını şeytana bile satabilir.

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin