7. Gün: Pazar
Gün benim için her zamanki gibi başlamıştı, tek bir farkla; bugün her şeyin son günüydü...
Yüzünü görerek uyanışımın, beraber yemek yiyişimizin, evinde kalışımın, onunla uyumanın, çekimlerin... Her şeyin sonuydu bugün. O yüzden uyandığımda kalbim biraz kırıktı. Onunla daha çok kalma dürtümle savaş veriyordum ki bu savaşı kaybetsem de hangi bahaneyle kalacaktım? Aileme ne diyecektim? Annem zaten diken üzerindeydi. Akşamları uyuya kaldığım zamanlarda bana ulaşamayınca kaç mesaj, kaç cevapsız çağrı bırakıyordu saymayı bırakmıştım artık, bereketi kaçmasın diye.
Çekimin her zamanki öğle paydosunda Lan Sizhui ve Lan JingYi'yi görememiştim. Aslında pek umursamamaya çalıştım ama her öğlen onlarla oturduğum için yalnız hissetmiştim ve de bugün beraber son günümüz olduğu için biraz moralim bozulmuştu.
Sandviçimden koca bir ısırık almıştım ki annemin aramasıyla ağzımdaki koca parçanın birazını bütün olarak yutmak zorunda kaldım.
-Alo onno.(Alo anne.)
-Kuşum. Yemek yiyorsun sanırım.
-Ovot (evet.)
-(Güler)Ağzındakini bitir miniğim.Sözünü dinleyip ağzımda kalan parçaları hızla çiğnedim ve yutar yutmaz anneme geri döndüm.
-Tamamdır, geldim.
-(Güler) Afiyet olsun tatlım.
-Sağol anneciğim.
-... Nasıl geçiyor, son gün diye daha da yoğun musun?
-Maalesef ki evet. Dün bitmesi gereken çekimler bugüne aksadı, büyük ihtimalle işimiz geç bitecek.
-Anladım. O zaman arkadaşına sorabilir misin bir gün daha kalmak için?Annemin sorusu gözlerimin şaşkın ve bir o kadar da mutlu bakmasını sağlamıştı, gene de merak etmeden duramadım.
-Neden anneciğim?
-Son gün olacağında daha çok yorulacağını düşündüm ve yorgun yorgun bir de ev yolunu çekmeni istemedim. Geç çıkma ihtimalin varsa o gece orda kal, eğer izin vermezse herhangi bir otelde de kalabilirsin sorun değil. Geleceğin zaman beni ararsın birini gönderirim seni alması için.Gülümseyerek Tamam! demiştim ona. Yüzümdeki mutluluğu görmese bile sesimin mutluluğu da gayet belliydi. Ona sunduğum bu mutluluk anneme anında yansımış, telefonda vedalaşırken huzurlu bir şekilde konuşmuştuk.
Kocaman gülümsememi hiç olmadığı kadar gösteriyordum insanlara ve pek de farkında olduğum söylenemezdi.
Sandviçimden geriye kalan küçük lokmayı da yiyordum ki JingYi ve Sizhui'yi moralleri bozuk bir şekilde hızlı hızlı bana doğru geldiklerini gördüm.
Başımı hafif yana eğdim, JingYi'nin kızmasını anlardım, o genel anlamda enerjik birisiydi fakat Sizhui kızmayı geçtim biriyle yüksek sesle konuşmazdı bile.
İnsanlar bakınarak kendi aralarında fısıldaşırken arkalarından nefes nefese koşan biri tüm gücüyle Sizhui'nin kolunu çekti. Bu setin makyözüydü. B-Bay Sizhui! Lütfen bizi affedin. Adam Sizhui'nin kolundan tutmuş bırakmıyordu, Sizhui ise adamla göz teması kurma nezaketine bile girmiyordu. Lütfen Bay Sizhui, şikayetinizi geri çekin. Yaptıklarımızdan pişmanız! Adamın arkasında kadınlı erkekli 5-6 kişi daha bulunuyordu. Ne yapmış olabileceklerini düşünürken Sizhui sert bir şekilde elini çekti, adam yalpalayarak düşeceği sırada arkasındaki insan yığını tuttu onu. İki profesyonel genç model suskunluk yemini etmiş gibiydi, hiçbir şekilde konuşmuyorlardı.
Fakat adamda tam bir keçi çıkmıştı, tekrar yapıştı Sizhui'ye. İkisinin de yüzlerindeki bakış korkunç derecede eziciydi ve açıkçası bir şey yapmalarından korkarak hızla yanlarına fırladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Dao Zu Shi - Modern Life
FanfictionSabahtan beri aklımda olan O'ydu. Süt beyazı teni, kömürle boyanmış saçları, baktıkça etkisi altına alan o inanılmaz bal köpüğü gözleri ve porselen bakışlı suratı... Aylardır rüyalarımda peşimi bırakmayan bu genç adam neden rüyalarımda cirit atıyord...