*Smut Alarm*
Parmaklarıyla 5-10dk arası devam etti git gellerine. Ben ise yavaş yavaş da olsa acıya alışmaya, hatta belli bir yere dokunduğunda zevke bile gelmeye başlamıştım. Tabi hızla içime soktuğunda acıyı tekrardan iliklerime kadar hissediyordum ve o da inadına ani, sert ve hızlı yapıyordu, orası ayrı.
Yavaşça parmaklarını içimden çektiğinde gözlerim gibi vücudum da nemlenmiş bi vaziyetteydi. Burnumdan soluduğum hava yetersiz kaldığından ağzımdan alıyordum nefesi.
Bir kaç ses duyduğumda ona doğru baktım, tam karşımdaydı. Altındakileri çıkartıyordu ve çıkarttığı zamansa gözlerimi kocaman açtım. Benimkinin kaç katıydı hesaplamaya matematiğim yetmemişti.
A-Ling... Nemli gözlerimi onunkilerle buluşturdum. Yanakları al al, gözleri ise daha bayık bakıyordu. İki bacağımın arasında kaslı, yakışıklı ve gayet ideal bir şeye sahip biri duruyordu.
Girişime sürttüğü an rüyanın bir an önce bitmesini istemiştim. Çünkü sürtmesiyle bile az önce içime aldığım üç parmağın gerçeğe yakınlık oranının çok düşük olduğunu fark ettim.
Sizhui...seninkinin sığacağını sanmıyorum. Kelimelerim biter bitmez deliğimde hissettiğim ezici zorlamayla yüzümü buruşturdum. A-Yuan! O da içime itmek için çaba harcıyora benziyordu. Lütfen dayan...
Kendini bana iterken gözlerim yaşlarla doluyor, vücudum giderek daha çok kasılıyordu. En sonunda zorlanan giriş kapım dayanamayıp onukini içeriye aldığındaysa bu zamana kadar hissettiğim en şiddetli acıyla inledim.
Gözlerim sonuna kadar açık, göz yaşlarım yüzümden akıp gitmeye hazır bir halde bakıyordum ona. O da girdiği an durmuş, girişe doğru bakıyordu. Azcık hareket etse dahi acıdan inliyordum. Bir an iki bacağımı da omuzuna koydu, hareketleri yavaş ve dikkatli olsa da küçük küçük inlemiştim; aşağıma baktım. Bir rüya bu kadar gerçekçi nasıl olabiliyor?! Sözlerimin ardından bacaklarımı sıkıca tutan elleri bir anlık gevşedi, ona doğru baktım. Yüzünü yana çevirmiş gülümsüyordu, fakat bu normal gülmekten daha çok hüzünlü bir gülümseme gibiydi. O hüzünlü gülümsemesini bana çevirdi Rüya... Evet, rüya... Bunları söylerken hüznünün yanında bir tutam da kızdığını hissetmiştim.
Bir anda üstüme çullanıp sadece başı girmiş olan penisini daha da itti içeri. O kadar ani, o kadar sertti ki acıyla inlememin ortasında nefessiz bile kalmıştım fakat o bunları fark etmemiş gibiydi, hızlı hızlı git gellerini yapmaya devam ediyordu.
Göz yaşlarım süzülürken şakaklarımdan kapattım gözlerimi. Sizhui'nin git geller sırasında mırıldandığı şeyi de o an duydum, 'Bu bir rüya. Rüya...' Ne demek istediğini anlamaya halim yoktu o an, tek yapabildiğim şey boynuna sarılmak oldu A...A-Yuan y-yavaşla...cümlemin ardında gerçekten biraz da olsa yavaşlamıştı, hatta durarak yüzüme baktı. Göz yaşlarımı sildi ve öptü beni, Özür dilerim. Sadece sen öyle diyince ben... Cümlesini devam ettirmedi, yüzü tekrardan düşmüştü. Söylediğim şeyle nasıl bir ilgisi vardı anlamasam da elimi yüzüne koydum, Bu benim ilk seferim... Sunabildiğim kadarıyla ona gülümsemeye çalıştım.
Bu ani değişen ruh halinin sebebini o an çözememiştim fakat şu an bir tahmin yürütmem gerekirse sarhoş olmasını öne sürebilirim.
Tekrardan hareket ettiğinde önceki sefere göre daha yavaş ve nazikti. Az önceki A-Yuan'dan eser kalmamıştı resmen. Bense zamanla zevk almaya ve inlemeye başlamıştım.
Kulaklarına inlemelerimi sunarken, o ise verdiği nefesin en tahrik edici halini bana dinletiyordu. En sonunda içimden çıkmadan beni kucağına, ona bakacak şekilde oturttuğunda çıldırmak üzereydim. Derinliğinden ziyade kalçamı havaya kaldırıp her indirdiğinde tam o noktama sürtüyor ve aynı zamanda hiç bitmeyen bir baskı uyguluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Dao Zu Shi - Modern Life
FanfictionSabahtan beri aklımda olan O'ydu. Süt beyazı teni, kömürle boyanmış saçları, baktıkça etkisi altına alan o inanılmaz bal köpüğü gözleri ve porselen bakışlı suratı... Aylardır rüyalarımda peşimi bırakmayan bu genç adam neden rüyalarımda cirit atıyord...