2 Gün Sonra...
Pazartesi günün gereksiz yoğun işlerine kaptırmıştım kendimi. Gözlerimi ovuşturup geriye doğru yaslandım, gerinerek söverken omuzumda tanıdık bir el hissettim. Gülümseyerek gözlerimi açtığımda tam tahmin ettiğim kişiyi gördüm karşımda, Bay Wangji. Kolundaki saate bakarak konuştu, Artık çıkmalıyız. Şaşkın şaşkın bakarak telefonu elime aldım. Çıkış saatini geçeli nerdeyse bir saat olmuştu.
Yanlış mı görüyorum diye telefonu daha da yakınlaştırdım. Oha! Ne zaman saat bu kadar ilerledi?! Bu yüksek tonda ve herkesin dikkatini dağıtan cümleye cevap arkamdan geldi. İşlere dalmış olmalısınız Bay Wei. Arkama doğru baktım, Lan Xichen her zamanki gibi içten bir şekilde gülümsüyordu. Bay Lan... Bende 2 dakikaya hazırlanırım. Gülümsemesi daha da yayıldı yüzüne ve kardeşine döndü İki araba gidiyoruz, değil mi? Kardeşi başıyla onayladığında devam etti, O zaman biz arabaları otoparktan çıkartalım. Bana bakıp devam edecekti ki sözlerine ben cümlesini tahmin ederek konuştum, Sizi dışarıda beklerim o zaman. Gülümsedim, aynı gülümsemeyle cevap verdikten sonra bana kardeşiyle asansöre binerek otopark katına gittiler. Bense masamı toparlayıp ceketimi aldığımda masası asansöre yakın olan bir bayan arkadaşım sordu, Patronlarla bu saatte nereye direktör bey? Kendisi şirkette tanıştığım ilk kişiydi ve Wen Ning'den sonra anlaştığım kişi olma özelliğine sahipti. Fakat buna rağmen aşırı bir muhabbetimiz yoktu.
Bunu söylerken gülüyordu, bakışları da biraz imalıydı. Dudaklarımı fermuarmışçasına kapatıp, omuzlarımı ve ellerimi kaldırarak 'bilmem' şekilden baktım ardından da gülümsedim.
O da karşılık olarak gülümseyerek, Peki o zaman, iyi akşamlar Wei Ying. dedi. Bende asansöre binmeden başımla selamladım, Sana da iyi akşamlar ve kolay gelsin. Genelde dosyaları benden önce bitirir ve mesaiye bile kalmadan eve giderdi fakat bugün hem mesaiye kalmış hem de ben ondan önce çıkmıştım, bu yüzden kolay gelsin cümlesi biraz vurguluydu. Göz devirip güldü ve çalışmasına devam etti.
Şirketin önünde beklerken onları, havanın bunaltıcı sıcağından kravatımı gevşetip, gömleğimin bir kaç düğmesini açtım. Elimi yelpaze olarak kullanırken otoparkın çıkışından arka arkaya Maserati markalı iki araç çıktığında içimden arabaların güzelliklerine ölüyordum. Öndeki beyaz MC20 iken arkadaki mavi tonlarındaki Levante Trofeo idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Dao Zu Shi - Modern Life
FanfictionSabahtan beri aklımda olan O'ydu. Süt beyazı teni, kömürle boyanmış saçları, baktıkça etkisi altına alan o inanılmaz bal köpüğü gözleri ve porselen bakışlı suratı... Aylardır rüyalarımda peşimi bırakmayan bu genç adam neden rüyalarımda cirit atıyord...