Arabanın çalışmasıyla hızla yola çıkmamız bir oldu. İçimden benimle yolda tartışıp gittiğimiz yerde de yumruk yumruğa kavga edeceğiz herhalde diye söylensem de hiçbiri olmamıştı, hatta birbirimizle konuşmamıştık bile. İlk adımı benim atmam gerektiğini hissetmiştim nedense. Nereye gidiyoruz Chang? Cümleyi kurarken bakmıştım ona, bittiğindeyse gözlerini saniyelik olarak çevirdi Dilsiz olduğunu düşünmeye başlamıştım kardeşim. Göz devirip camdan dışarıyı seyretme kararı aldım. Seninle kavga etmek için buluşmadım, bunu bil yeter. Tek kaşımı kaldırmıştım O zaman nereye sürüklüyorsun beni? Cevabımı almadan önceki kısa süreli sessizliğin nedenini hala bilmiyorum Yerinde olsam buna sürüklenmek demezdim kardeşim. Omuz silktim ve cevap vermeme kararı aldım. Gerçi bir yandan da onu sıkıştırıp nereye gittiğimizi öğrenme isteyi kabarıyordu içimde fakat er geç öğrenecektim zaten.
Binaların hızlı bir şekilde gözlerimin önünden geçişinden nedensizce hep zevk almışımdım, hayal dünyama çabucak girmemi sağlardı.
Beynimin içinde oynayan küçük gösteriyi izlerken araba hızının düştüğünü fark ettim. Bu yavaşlamayla bende acı gerçeklerin yaşandığı dünyaya tekrardan döndüm.
Küçük kırmızı dairedeki ışığın yeşile doğru hareketlenmesini beklerken nerde olduğumuza baktım. Çevremizdeki binalar tanıdık olsa da bir türlü nerede olduğumu ve nereye gittiğimizi kestiremiyordum. Avuç içimle sinüzitimin bulunduğu yere masaj yaptım, düşündürmek+soğuk hava baş ağrısı yapmıştı. Hala nereye gittiğimizi anlayamadın mı? Cevap vermek istemedim, baş ağrımla uğraşıyordum çünkü. Torpidoda baş ağrısı için ilaç olacak, kapının cebinde de açılmamış su var. Gözlerimi ona çevirdim ve ne kadar yardımını istemesem bile şu an onu dinlemek en iyisi olacaktı.
Torpidodaki ilaçtan bir tane çıkarttıktan sonra kapının cebindeki suyu aldım. Boş elimle tuttuğum şişenin kapağını açtıktan hemen sonra hapı ağzıma atıp su yardımıyla mideme indirdim. Biraz daha su içtikten sonra derin bir nefes aldım. Su içmek rahatlatmıştı, hatta baş ağrımı bile dindirmişti. Suyu yerine koyarken camdan baktım, buraları önceden gördüğüme yemin edebilirdim ama neden hatırlamıyordum ki? Burayı daha önce gördüm, eminim. Sessizce söylediğimi sansam da arkamdaki ses söylediklerime cevap vermişti Gördüğüne bende eminim kardeşim. Gerçi buraları hatırlamaman beni çok şaşırttı. Ona baktım, ciddiyetiyle yola bakıyordu. Demek oluyor ki onunla bu yoldan geçmiştim, iyi ama ne zaman gelmiştik ki?...
Şimşekler çaktı beynimde. Burası geçmişimden sildiğim kötü anının yoluydu. Bu sefer yüzümde umursamazlık veya şaşkınlık ifadesi yerine korku ve heyecan vardı. Neden?.. Harfler hüzünle dökülürken ağzımdan Jiang Cheng'in yüzü acıyla gülümsedi. Biriyle tanışacaksın Wei Ying... Kafamı biraz öne eğdim ve kapadım gözlerimi, ruhsuz bedenlerin toprağa kavuştuğu bir yerde kimle tanışacaktım ki?
Haklıymışsın, beni sürüklemiyor resmen acı çektiriyorsun Cheng. Gene saniyelik bakışını attı Yeni birileriyle tanışmak acı çekmemek mi senin için? Sinirle doldurdum ciğerlerimi Tanrı aşkına Cheng! Kim mezarlıkta birini tanıştırır ki? Yüzünde her zamanki ciddiyeti gördüm. Yeni sayfa açtığını ailesine göstermek isteyen biri... Buna cevap veremedim işte, resmen dudaklarımı birbirine dikmişti kelimeleri. Bu arada, seni mezarlıkta biriyle tanıştırmayacağım Wei, oraya ziyaret amaçlı gidiyoruz. Dudağımı büzüp yaslandım koltuğuma. Emniyet kemerimi düzelttim.
Bundan sonra yapacağım tek şey susup kimle tanışacağımı düşünmek oldu.
Kafamda bir kaç tahminle düşünmeye devam ederken arabanın motorunun sustuğunu fark ettim. Geldik Wei Ying. Emniyet kemerimi çıkartırken parmaklar uçlarımın buz tuttuğunu fark ettim. Kapıyı yavaşça açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Dao Zu Shi - Modern Life
FanfictionSabahtan beri aklımda olan O'ydu. Süt beyazı teni, kömürle boyanmış saçları, baktıkça etkisi altına alan o inanılmaz bal köpüğü gözleri ve porselen bakışlı suratı... Aylardır rüyalarımda peşimi bırakmayan bu genç adam neden rüyalarımda cirit atıyord...