BELKİ DE BEN...

2K 195 77
                                    

Düğümlenen o iki kelime sadece beynimde yankılanabilmiş sahibine asla ulaşmamıştı. Hüzünümü ve hayal kırıklığımı yanıma alarak geçtim evime.  Bugün 3 şişe içki yetmeyecekti bana, olabildiğince fazla içip kör kütük sarhoş olmak istiyor, bu tuhaf yükü bir süreliğine atmak istiyordum omuzlarımdan. Ama büyük bir problemim vardı benim, bu zamana kadar sarhoş olduğumu hatırlamıyorum...

Bu özelliğimle övünürdüm hep, ne kadar içsemde bilincim bir şekilde açık kalırdı.

O umutsuz an ne mi yapıyordum? Bu saçma ve işe yaramaz özelliğime lanetler okuyordum. İçki içip sarhoş olmamak kimine göre büyük bir yetenek olsa da berbatlığını şimdi hissediyordum.

Ebedi yanlızlığım soğu karşılamıştı beni. Üstümdeki saçma kıyafetleri fırlatıp bir süre ayakta dikildim yarı çıplak. Yataktan yeni kalkmış gibiydim. Her şeyi görüyor, duyuyor ama hiçbir şeyi anlamlandıramıyordum. Ellerimi saçma şekilde gezdirdim terli yüzümde. Ağzıma gelen tuz tadı... kendimi soğuk suyun altına attığımda vücudumun uyuştuğunu hissetim. Donduracak dercede soğuk olan suyu vücudumda gezinişini hissedemiyordum.

Saçlarımın ucundan damlayan suların sesiyle yatak odasına ilerledim. Belimde sarılı siyah havlumlu çıkartmaya tenezzül dahi etmeden başladım içmeye. Alkolün zevk veren sıcaklığını hissettiğimde damarlarımda ikinci içkiye başlamıştım daha. Bu kadar erken mi? Tuhafça sırıttığımı hissediyordum ama neden sırıttığımı ben de anlamıyordum.

Tatlı tatlı kaşınan gözlerimi ovaladım avuç içimle, ardından beşinci şişeyi diktim kafama. Ağzımın kenarından akarken kıymetli alkol umrumda dahi değildi. Tek yaptığım dudaklarımı yalamak oldu.

Baş ağrısı ve karanlık...

Gözlerimi açtığımda kapının kırılacak derecede vurulduğunu duydum Ne var ne!? Kapıyı hızla açtım ve iki çift şaşkın göz. Hanguang-Jun sizi kütüphanede bekliyor efendim. Bir şey dememe fırsat kalmadan iki çocuğun gidişine baktım.  Rüya...Bu kadar net olması çok tuhaf.

Ellerime ve üstüme baktım. O tuhaf geleneksel kıyafetlerimi giyiyordum gene. Onun yanına gidemem... Kalbim hızını alamadan düzensizce atıyordu her zaman ki gibi. Fakat gitmediğim taktirde beni bukacağını da biliyordum. Çok kez kaçmaya çalışmıştım çünkü.

Kendime ayna işlevi görecek bir şey bulduktan sonra uzun saçlarımı topladım tepeden. Gerçek hayatta da böyle görünseydim keşke.

Fülütümü belimdeki kemere sıkıştırıp kütüphaneye gittim. Bu garip yerde o kadar çok zaman geçirmiştim ki neyin nerede olduğunu avcumun içi gibi biliyordum.

İçeri adımımı attığımda ağır bir enerji hissettim vücudumda. Yoğun ve farklı...
Derin nefes ve karşımda pencereden bakan kömür saçlı duruyordu. Lan Zhan.. Harflere kalbimin hüznünü vererek söyledim bu iki kelimeyi.

Hafif rüzgardan havalanadı kömürün boyadığı saçları. Bal köpüğü gözlerini tam gözlerime kitledi ve aheste aheste yaklaştı bana. Rüyamın bu kadar detaylı ve gerçekçi olması çok şaşırtıcıydı açıkçası. Normalde hatırladıklarım ve hissettiklerim çok kısıtlı olurdu. Çoğunun ismini ve yüzününü unuturdum, tek biri hariç...

Sorun nedir Wei Ying?
Sesi...tahrik edici.
İyi misin?
Gözleri...gün batımını kıskandıracak güzellikte.
Wei Ying?
Teni...uyuşturucu sıcaklığa sahip.

Bir şey söylemeden kafamı yasladım göğüs kafesine. Seni seviyorum... Tek diyebildiğimdi bu. Gözlerimi her kapattığımda aklıma geliyordu arkasına bakmadan gidişi. Sarıldım ona. Her aklıma geldikçe daha sıkı sarıldım, bir o kadar da çok döktüm göz yaşını.

İstemsizce kafamı koydum boynuna

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İstemsizce kafamı koydum boynuna. Sandu ağacı  kokan tenine değdirdim  burnumu. Wei Ying, vücudun çok soğuk. Sen iyi mi- Devamını duyamadan karanlığa karıştım.

Gözlerimi tavanla buluşturduğumda yatağımda çıplak yatıyordum. Güneşten anladığım kadarıyla da çok erken bir saati. Oturur pozisyona geldiğimde elimle kapattım yüzümü. Her yerim içki kokmasının yanı sıra gözlerim de ıslaktı. Ağlamıştım, ağlamaya da devam ediyordum. İntihar eden göz yaşlarımı avcumun içinde hissetmek tuhaf geliyordu. Ne kadar zaman olmuştu ağlamayalı?

Tekrardan baktım tavana,gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım Belki de ben çoktan sana aşık oldum Lan Zhan..

Mo Dao Zu Shi - Modern LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin