WANYİN...

771 87 57
                                    

Cevabın şaşkınlığını içimde yaşamaya karar vererek her zamanki gülümsememi sunmaya devam ettim. O zaman gidelim.

Sadece önüme bakıp yerini bile nası bildiğini bilmediğim odama gitmek istesem de, yanımda her an dik yürüyen fakat bugün başı eğik bir şekilde olan Jiang Cheng'e bakmadan duramıyordum.

Diyeceğin şeyin meraklıyla yanıp tutuşmak bir yana bu rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu tam olarak anlamlandıramadığım yerden ne zaman çıkacaktım acaba?

Tahta kapıyı ardına kadar açarak içeri davet ettikten ve derin bir nefes aldıktan sonra odaya girdim, kapıyı kapattım ve ona baktım.

Tek eli arkasında, kafasını hafif yana yatırmıştı. Kapanan kapının sesiyle yere bakan gözlerini tereddütle döndürdü bana.

Çakıl rengindeki gözlerini kısa bir süreliğine de olsa benim gözlerime dikmiş hemen ardından da hafifçe öksürerek kendini toparlamaya çalışmıştı. Odadaki atmosfer bile değişmişti sanki.

Seni dinliyorum WanYin. Olabildiğince sıcak bir gülümseme sunmaya çalışıyordum ona.

𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸 𓆸

Bu ben miydim gerçekten?

Küçük bir çocuk gibi utanan, göz teması kurmaktan kaçan, konuşmak için ağzını her açtığında verebileceği tepkiden korkan ben miydim?

Seni dinliyorum WanYin. Gözlerini kapatarak bana en içten gülümsemeni sunuyorsun. Biliyorum, bu gülüşünü herkese gösteriyorsun fakat gene de 'bana özel' diye düşünüyor ve kimsenin bende göremediği gülüşümü sana altın tepside sunuyorum.

Kehribar rengi gözlerini araladığında beni bekleyip tüm dikkatini bana verdiğini biliyordum.

Hayır, bu şekilde söyleyemezdim! Bana bu kadar şefkatli ve sevecen bakarken kendimi çok kirli hissediyordum. Ben onun için sadece çok yakın bir dostum, bu yaptığım ihanet gibi hissettiriyordu.

Bir rüya olmasına rağmen bu kadar gerilmemin sebebini anlamamıştım ama rüyada böyleyse gerçekten düşer bayılırdım sanırım.

Eğer önemli bir şey değilse daha sonra da söyleyebilirsiniz. Çok az ağzım aralansa da kelimeler çıkmamak için mücadele ediyordu resmen fakat o an bunları ona söylemek için tek fırsatım olabilirdi, rüya olmasına rağmen.

Suskunluğum devam ettikçe yüzündeki gülümsemenin sahteleşmeye, gözlerindeki parıltının da sönmeye başladığını görmüştüm. Gözlerim yerde derin bir iç çektim, Özür dilerim Zewu-Jun... Gülümseyerek başını hafif yana eğdin Sorun değil, WanYin.

Adımı söylerkenki ki yüz ifadesi...
Sesinin titreyişi...
Gözlerindeki yalan parıltı...
Bu da ne demek oluyordu böyle?

Söylemediğim için suçlu hissetmeye başlamıştım kendimi. Ne zaman söylemek istersen ben burdayım. Fakat şimdi çıkmalıyım, bazı işlerim var. Yüzündeki gülümseme normale dönmüş olmasına rağmen hala pişmanlık yaşıyordum. "Altı üstü bir rüya Cheng! Neden bu kadar kasıyorsun!?" diye kızmadan edemedim kendime.

Kendime kızmanın yanında ona cevap dahi vermemiştim ve o çıkıp gitmek üzereydi. Sanki o kapıdan çıkarsa her şey bitecekmiş gibi hissetmeye başlamıştım.

Onu kaybetme korkusuyla açtığı kapıyı geri kapattım. Şaşırarak bana baktığına eminim.

Korkunun yarattığı panik duygusuna kapılmış olan ben, başım eğik bir şekilde elimi kapıya yaslamıştım ve çekmeye de hiç niyetim yoktu. Jiang Cheng, iyi misin? Kafamı hızla kaldırıp ona baktım, bana şaşkın şaşkın bakan kehribar gözlüye hiç olmadığım kadar yakındım.

Elini yüzüme koydu, buz gibi soğuk... Gözlerimi kapatım, aynı bir kedi gibi yanağımı onun soğuk elinde gezdirdim. Teni... beni rahatlatıyor, tüm korkularımdan arındırıyordu.

Gözlerimi biraz aralayarak yüzünü görmek istedim o an. Tanrım...

Bembeyaz yüzünü pembe renkler süslemişti.. Zifir gibi saçların omuzlarından dökülürken kehribar gözlerin hiç görmediğim bir duyguyla bakıyordu bana. Fazla ısınan bedenlerimiz yüzünden nefeslerimizin birbirine karıştığını görebiliyorduk. Sana bu kadar yakın olduğumu görmek bile rüyada olduğumuzun kanıtıydı.

Beni bir anda duvara yasladığında daha da eğildi. Bu sefer utanç ve şaşkınlığın verdiği heyecanla kalbim atıyordu. Elini tekrar yüzüme uzattığında bende onun elinin üstüne koydum elimi.

Gözlerini hiç çekmedin gözlerimden. Bende korktum çekmeye. Ne kadar utansam da sanki bakmadığım anda yok olacakmışsın gibi hissediyordum...

Elini daha da bastırdım yanağıma Zewu-Jun... Dudaklarını anlıma değdirirken konuştun Efendim WanYin?.. Kafamı kaldırıp baktım sana, Zewu-Jun... Seni seviyorum. Yüzündeki gülümsemen o kadar mükemmel, o kadar kusursuzdu ki sadece ben gördüğüm için şanslı hissediyorum kendimi.

Yanağımı nağrince sevmeye başladığında daha da yaklaştı yüzlerimizi birbirine...

Bende seni seviyorum WanYin...

Mo Dao Zu Shi - Modern LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin