Vücuduma değen soğuk sıvıyı daha önceden alışmış olmanın avantajıyla yüzdüm havuzun dibinde ve benimle birlikte dalan yakışıklı adama baktım. Nefesini tutmaya başlamıştı bile ama gözleri hala kapalıydı.
İçimdeki o saçma aşk dürtüsü bir anda güçlü bir şekilde kalbimi rahatsız etmeye başlamıştı. Ona istemsizce bakmaya devam etti gözlerim ve o da gözlerini açınca tam olarak bana baktı. Ne o, ne de ben ayırabiliyorduk gözlerimiz. İstemsizce one doğru yüzdüm ve o da tepki olarak geriye doğru yüzdü fakat hala bana bakıyordu. Sırtını duvara yasladığında ise arkadaşına doğru bir bakış attı.
O an nasıl bir ruh hali içerideydi fark etmem bulanık sudan dolayı imkansızdı. Ama onun duvara sıkıştırdığım zaman yüzünde yayılan tatlı bir pembelik görmüştüm ve ne olursa olsun gözlerime artık bakmıyordu. Davranışı o kadar tatlıydı ki bana gerçekten de nefesimi unutturdu ve onun yanağını okşamamı sağladı.
Şaşkınlıkla bana baktığı anda elini kendi boğazına götürdü ve ardından suyun yüzeyine çikmak için bir atakta bulundu.
O an tam olarak aklından geçenleri hatırlamıyorum. Tek bildiğim o su yüzeyine çıkarsa tüm bu yaşananlar hiç olmamış gibi davranacağıydı.
Onu tuttum ve dudaklarımla onun dudaklarını birbirine kilitledim. Teorik olarak onu öpmüyor ona nefes alması için hava veriyordum. Karşımdaki bu adamsa ilkten beni itmeye çalışmış ama sonra direnmeyi bırakmıştı. Ellerimi onun yanaklarına koyarak daha da derin öpmek istedim onu. Birbirimizle dünyayı unuturken suyun yüzeyinde bir hareketlilik fark ettim. Gözlerimi yukarı çevirdiğimde ise Wei Ying'i görmüştüm. Surat ifadesini anlamasam da eliyle anladığını belirten 'tamam' işaretini yaptı. Sonra kendini ve dışarıdaki kardeşimi işaret etti ve gideceklerini söyledi, daha doğrusu işaretlerle anlattı. Kafasını sudan çıkarttığına, ben hala karşımdaki bu adamı öperek yemekle meşguldüm.
Bu güzel adam en sonunda çırpındı ve sudan dışarı çıktı, ben de peşinden yüzeye çıktım.
Kardeşim ve Wei Ying eşyalarını almış giderlerken önümde ve arkası dönük olandan bir ses yükselmişti. Nereye gidiyorsunuz?! Abisinin yüzünde tuhaf bir gülümseme oluştu, sahte bir gülümseme gibi. Acil gitmemiz gerekiyor, 2 hafta sonraki işimiz bu haftaya alınmış. Gülümsemeye devam etti ve kardeşine konuşma hakkı vermeden veda edip gitti. Artık daha çok emindim, Wei Ying benim hislerimi biliyordu. Sözlerinin yalan olmasından belliydi. Şirketle ilgili böyle bir değişimden haberi olan ilk kişi ben olmak zorundaydım ve böyle bir tarihi geri alma işlemi kolayca yapılabilecek bir durum değildi. Ama bunlar sadece benim ve Wanyin içindi. İkimizin birbirimizle yüzleşmesi içindi.
İkimiz suyun içinde bir süre sessizce durduk. Ne diyecektik, ne hakkında nasıl konuşacaktık bilmiyordum. Az önce onu öpmüştüm ve o bunun hakkında hiçbir şey söylememişti. Herkesin korkutucu bir insan olarak baktığı bu kutsal adam, arkası dönük bir şekilde, ölümcül bir sessizlikle bekliyordu. Hala yüzünü görmemiştim ve endişeleniyordum. Bu sessizlikten çıkmak için sanırım ilk adımı benim atmam gerekiyordu. Derin bir iç çektim ve ona doğru yaklaştım, hemen arkasında duruyordum. Wanyin?....Sanki derin düşünceler uyanmış gibi hafif başını kaldırdı ama bana bakmadı, en azından hemen bakmadı.
Wanyin...sana bunu itiraf edeceğimi açıkçası hiç düşünmedim. Çünkü sen benim için bir hayaldin. Benim en büyük hayalimdin. Ama ulaşılamaz olduğunu anlamıştım.. Seni kalbimin derinliklere gömmeye hazırdım ama... Sanırım hayat bana bir imkan vermeyi seçti. Ben bu nadir şansı sana tüm kalbimi açarak kullanmak istiyorum... Derin bir iç çektim, kendimi onun beni reddetmesine çoktan hazırlamıştım.
Yunmeng şirketinin sahibi Jiang Wanyin, sizi bir iş adamı olarak çok iyi tanıyorum. Korkutucu, temkinli, planlı, tutumlu,adaletli....Ama ben iş adamını tanımak istemiyorum. Ben gerçek Jiang Wanyin'i tanımak istiyorum. İş dışında nasıl rahatladığınızı, ne yemeği sevdiğiniz, nelerden hoşlanıp hoşlanmadığınızı, hayallerinizi...kısaca ruhunuzu ve kalbiniz tanımak istiyorum. Wanyin...bu aptal adama seni tanıma şansı verir misin?
Kalbim bir anlık yerinden çıkmak istemişti resmen. Çünkü bu sorumdan sonra bile o tuhaf sessizlik devam etti. Biraz daha yaklaşmak istediğimde ise aniden konuşmaya başladı.
Zewu-Jun...
Adımı söylediği anda bir heykele dönüştüm. Kalbim atıyor ve pompaladığı tüm kanı yanaklarıma yolluyordu. Buna emindim. Hızlı ve yüzeysel nefeslerimle onun dinliyordum.
İş adamı dışındaki Jiang Wanyin'i sevmezsen ne yapacaksın?
İrkildim ve aynı zamanda şaşırdım. Böyle bir soruyla karşılaşacağımı düşünmemiştim ama tereddüt etmeden cevapladım.
Ben seni yıllardır seviyorum...Ruhunu ya da kalbini sevmeme gibi bir seçenek yok benim için. Sana tüm ömrümü adamaya yemin ettim ben.
Arkası dönük olan bu güzel adamın bu sözlerimden sonra verdiği tepkiyi göremedim. Ve açıkçası buna biraz üzülmüştüm ama o kafasını çok hafifçe sağ omuzuna döndürdü
O zaman...benim de sana söylemem gereken bir şey var Zewu-Jun..
Hızla başımı aşağı yukarı salladım. O an meraktan ölmek üzere olan bir çocuk gibiydim. Ve sanırım onun konuşmasını beklediğimi anlayarak devam etti.
Aslında bir süredir kendimle yüzleşmeye çalışıyorum. Beynimin kalbimi kabul edemediği ağır bir dönemdeydim kısacası ama...sanırım artık daha çok eminim.
Onu dikkatle dinlemeye devam ederken o yüzü aşağı dönük bir şekilde bana dönmeye başladı. Aynı anda konuşuyordu.
Zewu-jun ben..
Yüzüme baktı. Tanrım... Aklımdan çıkmayacak derecedeki tatlılıkta bir yüze sahipti. Elma yanakları, heyecandan ağzından aldığı nefesler ve o bayık bakışları... Şu anda tanrının en güzel sanat eserine baktığıma emindim.
Ben seni seviyorum...
1 Ağustos 2023'de yazmışım bunu djfjfj
Ve 7 Temmuz pazar günü bakırköydeki bir ortaçağ etkinliğinde ortaçağ temalı Xie Lian olarak olacağım. Bu tarz şeylere ilgisi olan var mı bilmiyorum ama etkinliğin instagram adresini buraya bırakıyorum.
@ thecosiety
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Dao Zu Shi - Modern Life
FanfictionSabahtan beri aklımda olan O'ydu. Süt beyazı teni, kömürle boyanmış saçları, baktıkça etkisi altına alan o inanılmaz bal köpüğü gözleri ve porselen bakışlı suratı... Aylardır rüyalarımda peşimi bırakmayan bu genç adam neden rüyalarımda cirit atıyord...