"SONUNDA AŞKIN DELİRTTİ SENİ"

984 95 48
                                    

Cevabımı duymasına rağmen hiçbir tepki vermemiş, put gibi bana bakmaya devam etmişti. Jiang Cheng? Yüzündeki ifade bile değişmemişti, öylece duruyordu. Şoka girdiğini anlamıştım.

Jiang Cheng, iyi misin?! Ses tonumu yükseltirken ona doğru yaklaştım, hala duymuyordu beni.

Yüzlerimiz o kadar yakındı ki gözlerindeki tonu, cildinin pürüzsüzlüğünü ve dudaklarının şeklini çok daha net görebiliyordum. Muazzam güzelliğe sahip bir portreydi karşımdaki, dokunursam güzelliği bozulacak bir portre...

Elimi yanağına doğru uzatsam da bir anlık durdum. Derin aldığım nefeslerin eşliğinde kapattım gözlerim. Kafamı sallayıp kendime geldiğimde tekrardan adını söyledim. Bu sefer daha naziktim. Jiang Cheng... Elini tuttuğumda korkuyla geriye doğru fırlattı kendini. Acıyla gülümserken elimi çekmiştim bile.

(Yazar Notu: Çok saçma oldu fakat harbi gelmedi aklıma bi şey. Neyse hayali ile mest olalım)

Bir anda donup kaldın, açıkçası endişelendim. Korkuttuysam özür dilerim. Acı gülümsemem daha da yayılırken yüzümde kafasını kaşıyarak cevap verdi. Önemli değil. Aşık olduğunu söyleyince çok şaşırdım sadece, bir de bir anda çok yakında görünce seni, korktum. Benim ona sunduğum gülümsemeyi o da bana sunmuştu sonda.

Sohbet bu konuşmalardan sonra tuhaf bir ambiyansla devam etmişti, keşke söylemeseydim diye düşünmeye başlamıştım.

Anlaşmaya varmamızla onunla olan vaktimi sonlanmış eve gitme zamanım gelmişti. Eskiden olsa gittiğime üzülürdüm fakat o zaman söylediklerimden dolayı bir an önce kaçmak istiyordum. O ise konuşmayı uzatıyordu. Selam verip evde işlerimi olduğunu söylediğimde bıraktı beni. Arabama binerkende başımla selam verdim ve yola koyuldum. Dikiz aynalarına baktığımda ise yüzü düşmüş Jiang Cheng vardı.

Yüzündeki oluşan hüzün için canım acısa da gitmiş olmama üzülmesi kalbimin heyecanlanmasını sağlıyordu.

Acabalar içinde düşünürken daha çok kemiriyordu beynimi içime düşen kurt. Yıllardır hayaliyle uyuyup, rüyalarımda bile uzaktan bakan benim gerçekten de bir şansım olabilir miydi?

'Acabalar' kadar 'amalarda' dolanıyordu aklımda. O Jiang Cheng'di; öfkesinden herkesin uzak kaldığı, kızların kur yapmaya korktuğu, otoritesiyle amcamla yarışabilecek Jiang Cheng'di. Normal ilişkiye her zaman geri adım atan bu adam bana duygu besleyebilir miydi ki?

Her bir soru için göz yaşı... Hıçkırarak ağlamam normal miydi o an? Cevapsız soruların cevapları neden korkutmuştu beni? Onun neden benden hoşlanabileceği ihtimalini veremiyordum kalbimde?

Kenara çektiğim arabanın içinde yaslamıştım kafamı direksiyona. Kalbimde oluşan çatlakların acısı yüzünden dinmeyen göz yaşlarımın bir kısmını bulaştırdım direksiyona.

Yavaşça kafamı kaldırdığımda elimi torpidoya atıp sulu gözlerimi silebileceğim bir şeyler aradım. Her yeri bulanık görmeyi normal karşıladım, bu seferki patlamama gözlerimin iflas etmemesi büyük şanstı.

Yaşlar durmuş olsa da hala kötü hissediyordum kendimi, ağlamak istesem de daha fazla çıkmıyordu sanki gözyaşım. Daha fazla yanaklarımdan süzülüp yok olmak istemiyor, isyan ediyordu bana. Kırmızı olduğuna emin olduğum gözlerime inatla güldüm, gülmelerim kahkaya dönüşürken kalbim en acı kahkahamı attığımı söylüyordu.

Günlerin aylara, aylarında yıllara dönüşerek biriktirip çoğalttığı bu aşkın bana zarar verdiğini fark etmiştim artık. Kalbimde ki kırık ve çatlaklara yarabandı, yüzüme koyabileceğim mutlu bir maske kalmamıştı. Enerjim ile beraber tükenmişlerdi. 'İyi ki...' dedim içimden 'İyi ki ona tamamen söylemedim her şeyi!' Söyleseydim alacağım cevabı biliyordum çünkü...

Ruhum ve beynim hala ihtimalleri için sebep sunarken kalbimin hepsini red edip onun sevmediğine inanması çok büyük bir ironiydi.

Ruhumun kalbimle kavga etmesi normal miydi? Beynimin beni 'O zaman neydi o bakış?' diye şüpheye düşürmesi normal miydi? Elimi alnıma götürdüğümde gülümsedim. Sonunda delirmeye başladın Lan Xichen. dedim kendime. Sonunda aşkın delirti seni...

Mo Dao Zu Shi - Modern LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin