TOPLANTI HEYECANI

937 95 63
                                    

Herkesin tepkisiz olarak gördüğü yüzünde ben şaşkınlık ifadesini yakalamıştım.

Kime? diye sorduğunda cevap veremedim. O tek kelime beni susturmaya yetmiş, kalbime de büyük bir acı salmıştı tekrardan.

Gözlerimi ondan ayırmakla verdim cevabımı. Bir şey demedi, duyduğum kalem ve klavye sesinden çalışmaya döndüğünü söyleyebilirim.

Önümdeki önemsiz dosyalardan birinin kapağını açtım. Kim olduğunu bilmiyorum... Gözlerim tekrar O'ndaydı. Bildiğim tek şey kaderinde yazılmışsa en başından beri senin olduğudur fakat yoksa asla senin olmayacağıdır. Ağzından çıkan her bir kelime su serptiği kadar kalbimi de ağrıtıyordu ama gerçek buydu...

Jiang şirketiyle yapılacak olan etkinlik tarihi belli mi? Konuyu dağıtmak için söylemişti belli ki. Evet xx/xx/20xx tarihinde olacak. Bir süre dosyaya baktı. Kimono dışında para yardımı da yapacaktık, değil mi? Önümdeki dosyaya bakarak cevap verdim. Evet. Bir süre sustu, bir kaç kağıt sesi ardından son sorusunu yöneltti. Bu miktar gereksiz fazla değil mi? Tek kaşımı kaldırdım

-Bu onların istediği miktar kardeşim.

-Evet ama onlara zaten kıyafet konusunda yardım edeceğiz, ordan kesmemiz gerekmez mi?

-....

Önündeki dosyayı kapattı. Sevdiğin kişi Jiang Şirketi'nden mi? Gülümsemekle yetindim, göz temasından kaçındım. Her zamanki gibi zekisin. Derin bir iç çekti. Zor durumda olduklarını biliyorum fakat bu miktar bizi de zor duruma sokar. Biliyorsun amcamın bir eli hala bu şirketin üzerinde. Böyle bir şeyi öğrenirse sıkıntı çıkabilir. Elimi alnıma koydum, Biliyorum evet...

Aynı sessizlik. Bu miktarı bile kabul etmeni sağlayan kişi kim abi? Bir gözüm alnımdaki elim yüzünden kapanmış vaziyetteydi. O şekilde gözlerimi ona çevirdim. Ardından da kendimi geriye doğru bıraktım. Jiang Cheng... Bana aynı gözleriyle bakıyordu. Hımmm.

Bir süre susstuk, ne diyeceğimizi dahi bilmiyorduk.

Çıkış vakti yaklaşırken kardeşim verdiğim dosyayı önüme koydu. Lütfen Jiang Cheng'le konuş. Verdiğimiz miktarın bize zorluk çıkartacağını söyle. Yoksa bu işe amcam da dahil olur. Malesef ki haklıydı. Ne kadar istemesem de bu işi yapmalıydım.

Yarın halledeceğimi söyledikten kısa bir süre sonra odamdan ayrıldım. En üst katta ki yemek yerinin balkonuna giderek Jiang Cheng'i aradım.

-Merhabalar, rahatsız ediyorum özür dilerim.

-Buyrun Bay Lan, ne için aramıştınız?

-Yarın sizinle sözleşme hakkında konuşmak istiyordum.

-Bir problem mi çıktı?

-Sayılır fakat yüz yüze konuşursak daha verimli olacağını düşünüyorum, müsait misiniz?

-Sizi biraz bekleteceğim üzgünüm.... Ah, yarın şirkette olmayacağım isterseniz evimde buluşabiliriz. Ama eğer rahatsız olacaksanız dışarıda da buluşabiliriz.

-Dışarıda şahsen rahat olamıyorum. İnsanların bakışları beni rahatsız ediyor.

-Bu yüzden evime davet etmiştim. O zaman.. Saat 2 gibi size uygun mudur?

-Evet gayet uygun. Öğleden sonra işim yok.

-Tamam, yarın görüşürüz o zaman. İyi akşamlar Bay Lan.

-İyi akşamlar Bay Cheng.

Yarın saat 2...diye mırıldandım kendimce. Bunu yapabilirdim, evine gidip sadece iş konuşacaktık. Ama elbet bir yerde 12 senelik susskunluğum patlayıp "Ben burdayım" diyecekti, bunu biliyorum.

Çıkış saatinin geldiğini fark ederek ofise geri döndüm. Kardeşim hazırlanmış çıkmak üzereydi, ceketim ve çantamı da almıştı. Teşekkür ederek elindekiler aldım ve ofisin kapısını kitledim. Çalışanların her biri iyi akşamlar diyerek çıkarkan kardeşim konuştu. Abi bir işim var, eve geç döneceğim. Ne olduğunu sormak istesem de ağzımdan peki kelimesi çıktı sadece.

Bizi bekleyen arabanın arka koltuğuna geçerken kardeşimse dümdüz yürümeye devam etti. Orda birkaç mağza, kafe ve apartmanlardan başka bir şey yok diye biliyordum. Şoföre gidebileceğimizi söylerek yola koyuldum.

Eve geldiğimde amcamın olmadığını öğrendim. Bir iş için yurtdışına seyahat etmiş. Söyleyen hizmetliye teşekkür ederek odama çıktım.

Ceketi yatağın üstüne koyup terleyen bedenimi kaplayan gömleği çıkartarak kirliye attım. Kemerimi çıkartırken gereğinden fazla uzun saçlarım yüzüme düşmeye başlamıştı bile. Kemeri yerine, pantalonu ise gömleğimin yanına attım.

Üstümdeki her şeyi çıkarttıktan sonra saçımdaki tokayı da çıkarttım. Aynada, Halka filminde biri duruyordu sanki. Kömür kadar kara olan saçlarımı savurdum arkaya ve sonunda *üryan vücudumu doğadaki en saf maddeye emanet ettim.

Boynumdan göğüslerime ordan da kasıklarıma kadar akan suyu hissettikçe bedenemin hafiflediğini hissedebiliyordum. Uzun saçlarımı şampuanlarken bir yandan da parmaklarıma masaj yapıyordum başıma, biraz da olsun ağrıyı susturmak için. Tüm vücuduma hindistan cevizi kokulu vücut jelini sürdükten sonra baştan aşağı duruladım kendimi.

Banyodan çıkarken belime bir havlu sardım ve saçım için de bir tane aldım. Odaya geçtiğimde genç bir hizmetlinin yatağım üzerindeki ceketi astığını gördüm. Beni fark ettiğinde panikleyerek özür diledi ve ard arda önümde eğilmeye başladı. Hafifçe gülümseyerek sorun olmadığını söyledim. Her bir odada ses yalıtımı olduğun için duymaman normal. Kapıyı kitlememek benim hatam. Yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilde odadan ayrıldı, yanımdan geçerken bakmayı da ihmal etmedi tabi.

Çıkmasının hemen ardından kapıyı kitledim. İç çamaşırımı ve pijamalarımı giydikten sonra kapıyı açtım. Bir hizmetliye uyuyacağımı söyleyerek yatağa geçtim. Yarın için gereksiz heyecanlıydım.

Uyandığımda en mükemmel takımımı giyip, güzelce kahvlatımı yaptım. Sofrada ben ve kardeşimden başka kimse yoktu bu sefer. Neden bilmiyorum, boş koltukların birinde onun gülerek yediğini gördüm bir anlık. O kadar mı heyecanlıydım gerçekten? Onun hayalini görecek kadar mı?

Hafifçe gülümsedim ve yemeye devam ettim. Kardeşim büyük olasılıkla görmüştü ama susmayı tercih etmişti o an.

Sonunda yemekleri bitirmiş ofise gitmiştik. Her zamanki ofis işlerini yaparken saatin 1 olduğunu fark ettim. Ofisi kardeşime emanet ederek Jiang Cheng'in evine gitmek için araya bindim. Bugün şahsi arabamla gelmiştim.

Kendisine mesaj atarak evinin adresini öğrendim ve GPS'i açarak yola koyuldum.

*üryan:çıplak

Mo Dao Zu Shi - Modern LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin