LOTUSUM

930 85 67
                                    

Arabadan çıkıp temiz hava almaya başladığımda kendimi çok daha iyi hissetmeye başlamıştım. Kapalı alanda durmak pek iyi gelmemişti bana. İki parmağımla ovuştururken gözlerimi konuştum kendi kendime Az önce ne yaşadım ben?

Gözlerimi kararan gökyüzüne dikerken düşünüyordum içimdeki çatışmamı. Büyük bir kaos oluyordu içimde, beni devirecek kadar büyük bir kaos hem de. Tek nedeni iste güzelliğine bakmaya, sesini duymaya, kokusunu içime çekmeye doyamadığım Jiang Şirketi'nin en güzel lotusuydu.

Aklımdan geçen kelimelerin yarattığı resim gülümsetmişti yüzümü Çok güzel... İçimdeki kaosun kurucusu aynı zamanda sonlandırıcısıydı, aklımda canlandırmam bile kalbimde oluşan katı buzulu saniyeler içinde eritmiş yerine ılık bir hissiyat bırakmıştı.

Gülümsemem daha da büyüdü Sana aşık olduğum için mutluyum... 'Sahip olamayıp daima uzaktan baktığım lotusum...'

Daha iyi görebilmeye başladığım zaman arabaya binip eve gitmem gerektiğini düşündüm. En azından akşam yemeğine bitmeden yetişmeliydim. Bu ufacık gereksiz çabam sonuç bulmuş, akşam yemeğine yetişebilmiştim. 

Her gün olduğu gibi sessiz bir yemek geçirmiştik, fakat bir şeylerin farklı olduğunu hissedecek kadar bu sofrada oturmuştum. Yüzüne yansıtmasada küçük kardeşimin beden dili 'çok mutluyum' diye bağırıyordu resmen.  Ailemizin ölümünden sonra ilk defa bu kadar mutlu görmüştüm onu. Mutlu olduğunu hissetmek bile yüzümü gülümsetmeye yetiyordu. Amcam ise dalgınlıkla yemeğini yedi, küçük yeğeninin mutlu olduğunu fark bile etmemişti. Hepimizden önce kalkıp kendi odasına çıktı.

Yemeğimi bitirdikten sonra bende odama çıktım, her akşamın rutiniydi duşa girmek. Şefaf sıvının vücudumda dolanarak huzuru hissettirmesiyle düşünüyordum onu. Giderken gördüğüm hüzünlü yüzü bir türlü gitmiyordu gözlerimin önünden. Bu beklenmedik hüznün nedenini kısa zamanda öğreneceğime dair bir his oluşmaya başlamıştı içimde. Oluşan minicik umudumla çıktım banyodan.

*İndigo rengi pijamalarımı giydiğimde bedenim karanlığın ve yatağın getirdiği tatlı sersemliği büyük bir minnetle kucakladı...

Efenedi Lan?.. Efendi Lan iyi misiniz? Sersemliğim hızla kaybolurken etrafı daha net görmeye başlamıştım. İyi misiniz efendi Lan? Seslenen kişiye doğru baktım, yüzünü net göremiyordum fakat tanıdıklığı beni şaşırtmıştı. Tonlamasından genç biri olduğunu anlayabilmiştim sadece.

Ne oldu? Bulunduğum yeri, giydiğim şeyleri daha önce hiç görmememe rağmen her şeyi biliyordum. Sanki daha önce de burdaymış gibi hissediyordum.

Yunmeng sekt lideri geldi. Bahçede sizi bekliyor, özel bir konu konuşmak istiyormuş. Anladığımı belirttiğimde yanımdaki genç normal selamlardan daha farklı bir selam vererek çıktı, eski Çin'de kullanılan harekketi bu.(Y.N: Ellerini önde birleştirerek eğilmesini kasediyor.)

Aldığım kitapları yerine koymak için hareketlendiğimde kendi kendime mırıldandım Yunmeng mi? Çok tanıdık geliyor... İçimde artan tuhaf ateşi anlamlandıramayarak çıktım kütüphaneden.

Etrafımı inceleyerek ve selam veren insanlara gülümseyerek hiç yürümediğim bu yoldan bahçeye doğru ilerledim.

Yeşil ve beyaz tonların süslediği bu yerde mor kıyafetli bir yabancının beklediğini gördüm. Sen-?! Bi anlık şaşkınlıkla olduğum yerde durdum. Arkası dönük olan bu kişi kalbimin deli gibi çarpmasını sağlarken bana doğru döndü Sekt lideri Lan Xichen, görüşmeyeli uzun zaman oldu.

 Arkası dönük olan bu kişi kalbimin deli gibi çarpmasını sağlarken bana doğru döndü Sekt lideri Lan Xichen, görüşmeyeli uzun zaman oldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Rüyada olsak da  güzelliğinden hiçbir zaman ödün vermiyor ve bu eski tarz kıyafetlerde çok asil duruyordu.

Yüzünde rahatlmış bir ifade vardı. Gerçekten uzun zaman oldu sekt lider Jiang Cheng. Gülümseyerek karşılık verdim ona. Birkaç adım daha yaklaştığımda sarhoşluk veren bir koku almaya başladım. Çiçek kokusu olduğuna emin olduğum bu kokunun kaynağını bulamamıştım o an. Bahçede çeşit çeşit çiçek vardı, kim bilir hangisiydi...

Benimle özel bir mesele hakkında konuşmak istediğinizi söylemişsiniz. Yüzü bu kelimelerden sonra tuhaf bir telaş halini aldı ve herhangi bir şey söylemekten kaçındı. İsterseniz ana salonda konuşabiliriz. Göz temasını zorlanarak tekrar kurdu. Herhangi birinin duyma riskini göze alamam. Kimsenin girmeyeceğinden emin olduğunuz başka bir yer var mı acaba? Sadece size ait olan bir yer... Şaşırmıştım, bu kadar önemli ne söyleyecek olabilirdi ve en önemlisi 'sadece bana' söylenebilecek ne olabilirdi? Burda tamamen bana ait olan tek yer yatak odamdır. Rahatsızlık duymayacaksanız sizinle orda konuşmaya devam edebiliriz. Kabul etmeyeceğini düşünerek bakıyordum yüzünde, acaba nasıl bir yer sunacak diye beklerken kararlılıkla baktı.

Tamam, gidelim.

Mo Dao Zu Shi - Modern LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin