★ MLHFamily, keyifler nasıl? İyi olduğunuzu düşünerek devam ediyorum. Geçen bölüm artan yorum sayısına çok sevindim, gerçekten. Benim için oy kadar, yorumda önemli. Gerçekten çok teşekkür ediyorum! Bu performansınızın devam etmesi dileğiyle :3
Bu bölüm, Orlando'ya not gönderenin kim olduğunu öğreneceksiniz, heyecanlanın bakalım jgjgfj
Ne zamandır ithaf vermiyorum, bu yüzden bölüm sonundaki soruyu doğru cevaplayana ithaf vereceğim.
Multimedia da benden size hediye dhfhsh Keyifli okumalar! ★
"Büyük boşluklar."
Diana Kerry Barrymore;
Son söylediklerimden sonra depodan ayrılmıştım. Tabii ki Zayn peşimden gelmişti. Uzun konuşmalar yapmış, özürler dilemişti. O konuşurken sadece gözlerine boş boş bakmıştım. O labirentte kaybolacağımı biliyordum ve kaybolmuştumda. Bir daha birine güvenmek isteyeceğimi sanmıyordum. Kırıldıktan sonra yapıştırılan bir vazonun boşlukları illaki olurdu. Bundan sonra birine güvensem bile, boşluklarım olacaktı. Doldurulamaz, koca boşluklar.
Evin önünde durduğumda, benimle birlikte duran dört arabaya aldırmadım. Kapıyı açacağım sırada Zayn benden önce davranmıştı. Arabanın kilitlerini devreye soktum ve kapıyı açamadı. Oturduğum tarafın camını yumruklayıp bir şeyler söylüyordu.
"Diana, lütfen konuşalım. Anlatmam gereken şeyler var," dedi. Sesi, cam açık olmadığından boğuk geliyordu. Yüzüne bakmıyordum. Bakamazdım. Bakarsam, ağlardım. Ağlarsam, kendime verdiğim sözü tutamamış olurdum. Arabanın radyosuna uzandım. Açtım ve sesi en yüksek seviyeye kadar çıkardım. Öyle ki, dışardaki insanlar dönüp bakmıştı.
Zayn bıkmak bilmiyordu. Birileri susması gerektiğini söylemeliydi. Müziği kapattım ve kapıyı açtım. Omuzlarından ittim.
"Seni duymak istemiyorum! Görmek istemiyorum! Sana dair hiçbir şey istemiyorum! Vazgeç artık, tamam mı? Vazgeç." İlk başlarda sesim oldukça güçlü ve baskın çıkmıştı. Oysa sona doğru ses tellerim daha fazla dayanamamış, sesimi kısmam gerektiğini bana acı vererek söylemişlerdi.
"Hayır, vazgeçmeyeceğim! Açıklamama izin ver," dedi aciz ses tonuyla. Kafamı umutsuzca sağa-sola salladım. Worcester'da gidebileceğim tek yer şimdilik Jacob'ın evi olduğu için O'nu yoldayken aramıştım. Jacob'ın evine doğru adımladım. Zayn'in ayak seslerini duyduğumda arkamı dönmeden, "Sakın, sen vazgeçmesen bile ben senden vazgeçtim. Kendini daha fazla düşürme," dedim. Jacob kapıyı açtı ve içeri girdim.
"Sen," dedi tedirgin sesiyle Jacob. "İyi misin?" Derin bir nefes alıp verdim. Oturup O'nu düşünmeyecektim. Hayatıma devam edecektim. Depresyona girip, onlarca çikolata tüketmeyecektim. Ben, bu değildim. Artık değildim.
"Kötü değilim," dedim kollarımı iki yanıma açıp kendimi kanepeye bırakırken. Yumuşak kanepenin beni kucaklaması hoşuma gitmişti. Bu kanepeyi seviyordum.
"Ama iyi de değilsin." Neler olduğunu öğrenmek istiyordu, belliydi. Haklıydı. Ama tekrar tekrar bu olaylar hakkında konuşmak istemiyordum.
"Olanları boşversene, hayatıma devam ediyorum işte," dedim kafamı kanepenin sırtına yaslarken. Dikkat ettim de, tavandaki avize çok güzeldi.
"Peki," dedi sıkıntıyla nefesini verirken. Pozisyonumu bozdum ve dik bir konuma geçtim.
"Bir şey mi oldu?" Şüpheci bakışlarımı O'na yollarken bana anlatmaması imkânsız kalıyordu.
"Kovuldum."
"Anlamadım? Bir insan kendi işinden nasıl kovulur? Mekân senin, iş senin. Söylesene nasıl becerdin?" Gülüyordum ama Jacob'ın ciddi ve sıkıntılı hali yüzünden hemen kendime geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Liar Hero || z.m
Fanfiction''Söz ver, gitmeyeceksin,'' dedim gözlerimi kırpıştırarak. Yağmur damlaları yüzümden akıp giderken, göz yaşım tutamadı kendini katıldı onlara. ''Söz veriyorum, seni asla bırakmayacağım.'' ''Bir şarkı ol, hep benim için çal, tamam mı?'' Hıçkıra hıç...