★Hey, Merhaba MLHFamily! Upuzun bir yeni bölümle ben geldim. Gerçekten hoşuma giden bir bölüm oldu. Sizinde beğeneceğinizi umuyorum.
Bugün ilham kaynağım, hayatımın anlamı, gülüşüyle güldüğüm, hayallerimde yaşattığım adamın, Zayn'in doğum günü! Ve O, artık 22 yaşında. Her ne kadar O bunu bilmeyecek olsa bile, bu bölümün ithafını her şeyiyle sevdiğim bu adama armağan ediyorum.
Zayn için bugün herkes duvarına #HappyBirthdayZaynMalik yazsın, iconunu değiştirsin. Her yere duyuralım bu muhteşem adamın bugün doğdunu! Duvarıma bir yazı yazacağım, okumak isteyenler göz atabilir!
Ve siz değerli okuyucularımı da unutmuyorum. Sizleri çok ama çok seviyorum! Keyifli okumalar! Sizlerden bu upuzun bölüme, upuzun yorumlar bekliyorum haberiniz ola! Öpüldünüz! ★
"Aşk hatırlatır."
Uzun araba yolculuğundan sonra arabadan inip devasa büyüklükteki cehennemime baktım. Tekrar merhaba. Buranın benim için cehennemden farkı olmayacaktı ve ben buna hazırlıklıydım. Burada bir odam vardı. Kapıdan içeri girince doğru merdivenlere yönelmiştim. Biraz sonra cehennem zebalimin sesini işittim. Düşündüm de bu isim O'nda fena durmadı.
"Ah lütfen, nereye gidiyorsun Diana? Daha yeni yıl kutlaması yapmadık." Cevap vermeden merdivenleri çıkmaya devam ettim. Her adımımda O'nun sesinden uzaklaşmanın sevincini yaşıyordum.
''Sana bu kadar kibar davranmış olmam çok bile.'' Ne diyordu bu? Arkamı döndüm ve merdivenin en son basamağında, bana dönük olan görüntüsüne baktım.
''Anlamadım?'' Başını sağa sola çevirip güldü. Hareketleri anlamsız ve sinir bozucuydu.
''Burada bir odan var. Evet. Ama bu sen Diana Kerry Barrymore'ken geçerliydi. Diana Malik iken değil.'' Söylediği karşısında ne diyeceğimi bilmiyordum. Barrymore soyadını istiyor muydum? Ya da şuan soyadımın Malik olarak anılmasını önemsiyor muydum? Lanet olsun, O'nun karşısında hiçbir zaman olmak istediğim biri olamıyorum. Sertçe yutkundum. Bu cümlesine karşılık vermeyecektim.
''O halde bana hazırladığın yeri göster.''
''Henüz değil. Dediğimi ikiletme ve salona gel.'' Ürkütücü ses tonu ve korkunç görüntüsünden dolayı dediğini yapmaya karar verdim. Sonuçta bu evde kalacaktım ve O'nu sinir edersem yaşayacaklarımı tahmin dahi edemezdim. Bu yüzden akıllı davranmalıydım.
Büyük salona girdiğimde gösterişli mobilyalar dikkatimi çekmişti. Birlikte yaşarken gösteriş sevmediğim için hep benim istediğim gibi sade mobilyalar alırdı. Oysa şimdi antika ama oldukça gösterişli mobilyalar tercih etmişti. Değişmeyen tek şey renkti. Siyah ve kırmızı. İnanın bu renkler O'nu daha da korkunç gösteriyordu.
''Bu mobilyaların kendini kral gibi hissetmende büyük bir etkisi olmalı,'' dedim hafif alay tınısı kattığım sesimle.
''Kral gibi hissetmem için böyle eşyalara ihtiyacım yok. Zaten öyleyim. Bu doğuştan gelen bir şey, tatlım.'' Dediğine sadece gözlerimi devirmekle yetindim. Bu egodan geçilmeyen cümlelerini duymak istemiyordum.
''Asıl konuya geçeceğim Diana. Orada ölen çocuk,'' gözlerimin içine baktı ve o gülümsemeyi attı. Her şey plandığı gibi gitmiş ve kazanan taraf O olmuş gülümsemesi. ''Planlanmış bir şeydi.'' Ağzımdan ufak bir çığlık kaçmasını engelleyememiştim. Hiddetle oturduğum yerden kalktım. Ellerimle saçlarımı çekiştirdim.
''Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin?! Ne ara bu kadar düştün Orlando ha?! Küçük bir çocuğa bunu yapacak kadar mı taşlandı bu kalbin söyle?!'' Sesim, her cümlemde biraz daha yükselmişti. Öfkem bedenimi ele geçirirken bunu durduran Orlando'nun tokatı olmuştu. Vurduğu yeri tutarak koyulaşmış gözlerine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Liar Hero || z.m
Fanfiction''Söz ver, gitmeyeceksin,'' dedim gözlerimi kırpıştırarak. Yağmur damlaları yüzümden akıp giderken, göz yaşım tutamadı kendini katıldı onlara. ''Söz veriyorum, seni asla bırakmayacağım.'' ''Bir şarkı ol, hep benim için çal, tamam mı?'' Hıçkıra hıç...