Epilogue / 2

2.1K 98 11
                                    

   Elimdeki silahı son bir kez daha kontrol ettim ve belime sıkıştırdım. Beklemek beni fazla zorluyordu. Bu lanet işlerin bir an önce bitmesini ve buradan en kısa sürede defolup Elizabeth'in yanına gitmeyi istiyordum. O kahrolasıca günde bana veda ettiğini fark etmiştim ama buna izin vermeyecektim. Onu kaybedemezdim. Neden bu durumda olduğunu bilmiyordum ama ne yüzünden olursa olsun buradan çıktıktan sonraki ilk işim Elizabeth'in kafasındaki karışıklığı çözmek olacaktı.

"Dan yola çıkmış." Başımı salladım ve yanımda dikilen Ashton'ı onayladım.

"Buraya gelmesi ne kadar sürer?" Yüzünü buruşturdu ve telefonundan saate baktı.

"Yaklaşık on dakika." Yeniden başımı salladım ve bulunduğumuz geniş boşlukta etrafıma bakındım. Adamların hemen hemen hepsi yerlerini almıştı. Hava çoktan kararmış, gece yarısı olmak üzereydi.

"Zayn?" Bana seslenen Mike'a döndüm. Başıyla arkasını gösteriyordu. Kaşlarımı çattım ve gösterdiği yere baktım. Onların burada ne işi vardı?

"Sizin burada ne işiniz var?" Liam ve diğerleri yüzlerine saçma bir gülümseme yerleştirdiklerinde sinirimin daha çok yükseldiğini hissettim. Hepsi bana doğru yürürken Harry çarpık gülümsemesine rağmen ciddi bir ses tonuyla konuştu.

"Seni yalnız bırakamazdık, değil mi? Gerçekte neler olduğunu biliyoruz." Gözlerimi kırpıştırdım.

"Nasıl?" Yanıma geldiklerinde tam karşımda durdular. Niall omuz silkti.

"Çete liderimizin durup dururken bizi terk etmesinin ardında bir sebep olacağını tahmin edemeyeceğimizi mi sandın?" Kaşlarımı kaldırdım.

"Peki bu zamana kadar neredeydiniz? Madem biliyordunuz neden sesinizi çıkarmadınız?" Liam bir adım öne çıktı ve elini omzuma koydu.

"Ayağına bağ olmak istemedik. Son ana kadar sessiz kaldık çünkü eğer bildiğimizi bilseydin bizi bu işin içine sokmazdın. Bildiğimizi bilmezsen, kafanda bizim için soru işareti olmayacaktı. Böylece planların sorunsuz ilerleyecekti." Başımı eğdim. Onların yanından ayrılışım kötüydü. Özellikle Louis'in yediği dayaktan sonra. Başımı kaldırdım ve Louis'in yaraları çoktan iyileşmiş yüzüne baktım. Yediği dayaktan eser kalmamıştı.

"Göz göre göre o kadar acıyı çektiğin için özür dilerim, kardeşim." Louis genişçe gülümsedi.

"Eğer gerçekten bizi bırakmış olsaydın seni asla affetmezdim dostum. Ama olanları biliyorduk." Gülümsedim. Niall iki elini birbirine vurdu ve ovaladı.

"Pekâlâ, özlem giderme sahnemiz bittiyse bize yerlerimizi göster." Luke ve Calum'a baktım. İki yanımdan çekildiler ve bir sıra arkaya kaydılar.

"Tam arkamda olacaksınız. Olması gerektiği gibi." Başlarını salladılar ve arkamdaki yerlerine geçtiler. Burada yaklaşık otuz adam vardık ve Daniell kaç kişi olursa olsun bizi alt edemezdi.

   Tekerlerin toprak üzerindeki sesini duyduğumuzda karanlık ortamı aydınlatan farlar görüş alanımıza girince herkesin dikkati o yöne çevrildi. Önüme döndüm ve birkaç adım öne çıktım. Arabada kaç kişi olduğunu bilmiyordum.

   Araba birkaç metre ilerimizde durduğunda farlar kafandı ve etraf yeniden zifiri karanlığa büründü. Elimi hafifçe kaldırdım. Arkamızda bulunan yıkıntı evin tepesindeki ışıklar yandı ve etrafı daha görünür kıldı.

   Arabanın kapıları açıldı ve içinden Daniell ile birlikte üç adam daha çıktı. Evet, Daniell'in hiç şansı yoktu.

   Gözlerimi kıstım ve parlayan ışıkta yüzünü görmeye çalıştım. Görüntü netleşirken yüzündeki ifade kafamı karıştırmıştı. Bu durumdayken bile adice gülümseyecek neyi vardı? Arabanın kapılarını sertçe kapattılar ve ağır adımlarla bana yaklaştılar. Etrafımız adamlarımla sarılıydı. Bir sorun çıkmayacaktı. Buradan onun ölüsü çıkacak, bu defter burada kapanacaktı.

SPACE / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin