16

2.5K 123 11
                                    

  Elindeki mikserle hamuru karıştırırken ona arkadan sarıldım ve hamura parmağım daldırarak elimdeki hamuru yaladım. Tadı beklediğimden daha iyiydi.

"Birlikte yapacaktık ama sen hiçbir şey yapmıyorsun." Boynuna bir öpücük bıraktım.

"Seni öpüyorum." Kalçasıyla beni iterek kasedeki hamuru kek kalıbına döktü. Tezgaha dayanmış onun kalıbı fırına yerleştirmesini izledim. Yanağına biraz hamur bulaşmıştı ve bu onu daha da tatlı gösteriyordu. Onun arkası bana dönükken, tezgahın üzerindeki una uzandım ve avucumu unla doldurarak ona yaklaştım. O her şeyden habersiz fırını çalıştırmış bana dönecekken hızla elimdeki unu ona fırlattım. Elleri havaya kalkmış, gözleri sımsıkı kapalı bir halde nefesini tutmuşken gülmeye başladım. Yavaşça gözlerini açıp derin nefesler aldı. Ellerini yavaşça yüzüne götürdü ve unu yüzünden temizlemeye çalıştı.

   Ellerini çektiğinde ben daha ne olduğunu anlamadan un paketini eline almış hepsini üzerime boşaltmıştı. Şaşkınca bakakalırken ellerini saçlarıma daldırdı ve unu saçlarıma daha çok yaydı. Gülerek bileklerini kavradığımda o da gülmeye başlamıştı. Bir elimi beline diğerini bacağına indirdiğimde hızla onu yere yatırdım ve tezgahtaki çikolata sosuna uzandım. Sinsi bir sırıtış eşliğinde elimdeki çikolata ile ona bakıyordum.

"Hayır! Zayn, sakın! Zay-" Çikolata sosunu yüzüne döktüğümde çığlığı kesilmiş, elleriyle beni durdurmaya çalışmıştı. Eliyle yüzünü sıyırdı ve elini sosa bulayarak yüzümü avuçladı. Devam etmesine izin vererek ona yaklaştım. Ellerini yüzümden çektiğinde uzandım ve onu öptüm. Kıkırdayarak karşılık verdiğinde hızla sardım, tamamen üzerine çıktım ve öpüşmemizi derinleştirdim.

   Onu istiyordum. Olması gereğinden fazla istiyordum. Bir yılı aşkın süredir birlikteydik ama yaşadığımız lanet olaylar ve benim hatalarım yüzünden birlikte olmanın lafı bile uzun süredir geçmiyordu. Vurulma meselesinden sonra üzerine gitmek istemiyordum ama bu durum gün geçtikçe dayanılmaz oluyordu. Hele ki üzerinde bir boxer ve tişört varken. Tanrım.

   Elim tişörtünün içine, çıplak karnına kaydığında anında gerildi ve elleriyle beni durdurmaya çalıştı. Ona aldırmayarak vücudumu onunkine bastırdım ve elimi sıcak teninin üzerinde gezdirdim. Dudaklarım boynuna kaydığında elim göğsüne çıkmıştı. O an elime değen ufak bandaj tüm dikkatimi dağıttı ve hızla doğruldum. Kaşlarım çatılmış ellerim tişörtü yukarı çekmeye çalışıyordu.

"O bandaj da ne?" Elizabeth gözlerini açmış, kızarmış yüzüyle bana bakarken tişörtü açtırmıyordu.

"Tanrım, tişörtü kaldırma. İçimde bir şey yok." Kaşlarım daha çok çatılırken bu sefer tişörtün yakasını tuttum ve bandajı açıkta bırakacak şekilde indirdim. Ufak bir bandaj vardı. En son hatırladığımda bandaj sökülmüştü.

"Ne oldu?" Sinirimi anlamış olacak ki sessizce konuştu.

"Geçen gün zorladım galiba. Kanadı. Doktora gittim, ilaç kullanmaya başladım yeniden." Gözlerim irice açılırken yavaşça bandajı kaldırıp yarasını inceledim. Hafif bir kızarıklık vardı ve yeni pansuman yapılmış gibi duruyordu.

"Daha vurulalı bir ay oldu, neden kendini zorluyorsun ki?" Bandajın eski yerine geri kapatıp bantların tenine yapıştığından emin olduğum sırada sinirle homurdanmıştı.

"Elimde olan bir şey değildi. Canımın yanmasını ben de istemem değil mi?" İnanamayarak ona bakarken sesimi yükselttim.

"Bir de canın yandı yani?" Üzerinden kalktım ve sinirle devam ettim.

"Sikeyim, dikkat etmeyi bilmez misin sen?" Yavaşça ayağa kalktı ve üzerini düzeltmeye çalıştı.

"Bu geceyi mahvetmene izin vermeyeceğim. Ben duşa giriyorum, sen de kendini toparlıyorsun. Geldiğimde bana daha düzgün davran." Ben arkasından bakakalmışken o çoktan mutfaktan çıkmıştı. Bana posta koymuştu? Tanrım. Gülümsemeden edemedim. Eski haline bürünüvermişti. Ve elimde olmadan o anda göğsümün özlemle kabardığını hissedebiliyordum. Onu ve ona dair geçmişteki her şeyi köpek gibi özlemiştim.

SPACE / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin