24

2.2K 99 26
                                    

   Gözlerim hâlâ şaşkınlıktan sonuna kadar açıkken, sırtımı yasladığım duvara daha çok sinmeden edemedim. Elimde değildi. Hazır değildim. Onu o benzin istasyonunda gördüğüm anın şokunu daha yeni atlatabilmişken, şimdi ne yapacaktım? Benzin istasyonunda beni gördüğünde kılını bile kıpırdatmamıştı ama şimdi buradaydı. Oyun mu oynuyordu? Peki yüzüne yerleşmiş bu ifade de neydi? Üzgün müydü? Neler oluyordu? Kafam o kadar karışıktı ki, an itibariyle başımda gittikçe büyüyeceği belli olan bir ağrı filizleniyordu.

   Ne yapacağımı kestirmek zordu. Yutkundum ve boğazımı temizlemeye çalıştım. Titrek ama bir o kadar da yüksek olan sesimle kapıya doğru seslendim. Aklıma yapabileceğim başka bir şey gelmiyordu.

"Anne?" Zayn'in bakışları anında değişmiş, ciddi yüzüne alaycı bir ifade yerleşmişti. Bana bakmayı sürdürürken, ellerini usulca cebine koydu, başını yana yatırdı ve vereceğim tepkiyi bekledi. Annemin çoktan sesimi duyup gelmesi gerekirdi. Buraya geldiğimde kapıda koruma görmemiştim. Lanet olsun, evde değil miydi?

   Eğer bu odadan çıkıp kendimi başka bir odaya atabilirsem kendimi oraya kilitler ve Zayn gidene kadar oradan çıkmazdım.

   Bakışlarımı iki adım kadar sağımda olan kapıya, ardından da Zayn'e çevirdim. Bakışlarındaki alay anında silinmiş ne yapacağımı anlamış gibi yapacağım atağı avına odaklanmış bir avcı gibi beklemeye koyuldu. Hiç düşünmeden kapıya atıldım ve açtım. Odadan çıkamadan Zayn büyük adımlarıyla yanıma ulaşıp eliyle kapıyı sertçe ittirmiş, çarpılan kapının çıkardığı ani ses ise irkilmeme neden olmuştu. Sıcaklığını sırtımda hissedebiliyordum. Arkamda, kolları iki yanımda kapıdayken, sessizce duruyordu.

   Nefesi boynumu yakarken, kalp atışlarımın hızlanmasına engel olamadım. Gözlerimi kapattım ve huzursuzca kıpırdandım. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

   Kapıya yaslı ellerinden biri yavaşça kapıdan kaydı ve belime sarıldı. Bedenim ona yaslanmışken titrememi bastırmaya çalışarak hızla arkamı dönüp sinirle gözlerime fazlasıyla yakın olan gözlerine baktım.

"Burada ne işin var?" Gözleri dudaklarıma kaydı. Yüzü hafifçe benimkine yaklaşırken devam ettim. Bunu bilinçli yapıp yapmadığından emin değildim.

"Git buradan." Dudakları benimkilerden birkaç santim uzaktayken durdu. Tuhaftı, çünkü birkaç gün önce ona gitmemesi için yalvarırken şimdi gitmesini istiyordum.

"Berbat görünüyorsun." Dudaklarıma çarpan nefesi aklımı bulandırırken, sesi o kadar büyüleyici çıkmıştı ki ayakta durabilmek için arkamda kalan kapıdan destek almak zorunda kalmıştım. Sesimi ifadesiz tutmaya çalıştım.

"Git buradan," Gözleri gözlerime yükseldiğinde soğuk bir sesle devam ettim. 

"O gün gittiğin gibi." Gözlerini kapattı ve alçak sesle birkaç küfür savurdu. Hâlâ ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Ve bunu anlayamamak beni çıldırtıyordu. 

"Bilmiyorsun. Hiçbir şey bilmiyorsun." Başımı iki tarafa sallarken ben de gözlerimi kapattım. Kendimi bayılacakmışım gibi hissediyordum. 

"Artık umurumda değil." Belimde duran elinin baskısı bir anda daha da belirginleşti ve ben bu hareketinin üzerine gözlerimi açıp ona baktığımda gözlerinde yeni doğmuş bir öfkeyle karşılaşmıştım.

"Umurunda. Bunu gözlerinde görebiliyorum." Gözlerimi ondan kaçırdım ve ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi verdim.

"Neden buradasın?" Gözlerimi yeniden çökmüş yüzünde gezdirdim. Etrafı morarmış ela gözleri yorgun görünüyordu.

SPACE / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin