"Bırak beni!"
Peşinde sürüklenirken aklımda bana yapabileceği şeyler tek tek sıralanıyordu. Beni dövebilirdi. Bu olursa şaşırmazdım çünkü gerçekten sinirliydi. Ama bana elini kaldıracak olursa onu asla affetmezdim. Bunu biliyordum. Dövmese bile beni bir yerlere fırlatabilirdi, buna da alışmış sayılırdım. Asıl buna şaşırmazdım.
Beni bir odaya kilitleyebilirdi, ki bu konuda bir tık rahattım. Çünkü beni çok geçmeden bulurlardı. Logan, Zayn ile birlikte olduğumu anlayacak kadar zekiydi. Ama ya bana ulaşamazlarsa? O zaman da Harry yardımıma koşardı. Harry'nin beni sevdiği ortadaydı. Zarar görmeme engel olurdu. Olurdu, değil mi? Tanrım, resmen çocuğu kullanıyordum. Ve son olarak. Lanet olsun, 'sana kimin olduğunu göstermenin vakti geldi' demişti. Bana tecavüz eder miydi? Ahh, saçmalama Elizabeth. Bu konuda asla üstüne gitmez. Lanet, lanet, lanet olsun!
"Kapa çeneni!" Evine geldiğimizde kilitli olmayan kapıyı sertçe açtı ve kolumu bırakmadan kapıyı geri kapatıp kilitledi. Parmakları koluma o kadar sert bir şekilde saplı durumdaydı ki, tuttuğu yerlerin çoktan morardığından emindim.
Pekâlâ, şu an gerçekten korkmaya başlamıştım.
Beni yatak odasının içine doğru savurduğunda, kapıyı kilitlemiş üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Gözleri bir anlığına bileğime kaymıştı ve orada çok kısa bir süre durdu. Ben onu korku dolu gözlerle izlerken, gözlerinde gördüğüm duygu değişimi hemen yok oldu ve yerini tehditkâr bakışlara bıraktı. Acıyan bileğimi elimle ovalarken üzerindeki tişörtü hızlıca kafasından çıkardığını gördüm. Anında benimde büyük bir korku dalgası belirmişti.
"Ne y-yapıyorsun?" Beni duymuyormuş gibi görünürken hızlı adımlarla yanıma ulaştı. Eli üzerimdeki gömleğe uzandığında onları itmeye çalıştım. Buna izin vermeyecektim.
"Saçmalama, Zayn. Kendine gel." O dalga geçer gibi gözlerime bakarken bendeki korku yerini dehşete bırakmıştı.
"Yaptıkların sonucu kendime geldim ben. Ne yaptığımı gayet iyi biliyorum." Yutkundum ve ondan uzaklaşmaya çalıştım.
O sırada bacaklarımın arkası orada olduğunun farkında bile olmadığım yatağa çarpmış, ben tam düşecekken Zayn beni tutmuştu. Fakat o an öyle bir atmosferin içindeyken, beni tutmasının iyi mi, kötü mü olduğuna karar verememiştim. Ben ne yapacağını anlamış, onun kollarını üzerimden itmeye çalışıyorken, o çoktan gömleğimin düğme aralarına parmaklarını geçirmiş, gömleği ortadan ikiye yırtmıştı. İrkilerek onu yeniden itmeye çalıştım ama bu çabalarım da boşa gitmişti.
Bir anda beni sertçe yatağa itti. Ondan kaçarak yatağın diğer ucuna gittiğimde, o pantolonunu çıkarmış bana yaklaşıyordu. O an yanağımda hissettiğim ıslaklıkla birlikte ağladığımı daha yeni fark ediyordu. Şu an için ona yalvarmaktan başka çarem yoktu.
"Lütfen, Zayn. B-ben üzgünüm. Hem öpmedi bile. Yemin ederim, öyle bir şey olmadı!" Yatağa çıktı ve ayak bileklerimden tutup beni kendine çekerek üzerime eğildi. Durması için çığlık attım. Tek eli yanağıma ulaşıp oradaki yaşları sildiğinde bir an şaşırarak yapacağı şeyden vazgeçtiğini sandım ama boşluğumdan faydalanıp eli sutyenimin kopçasına kaydığında, ben daha ne olduğunu anlamadan, onu tek hamleyle üzerimden çıkardı. Bedenim korkuyla titremeye başladığı sırada çığlık atarak açıkta kalan göğüslerimi kapatmaya çalıştım. Zayn yeniden umursamamayı seçti ve beni sertçe yatağa yatırdı. Gözü dönmüştü. Durmayacaktı. İçimde durmayacağına dair çok büyük bir his vardı. Ve bu his tanıdık geliyordu.
Ağlamaktan güçsüz düştüğümde Zayn üzerimdeki eteği de çıkarmış,çoktan üzerime uzanmıştı. Tek hamleyle iç çamaşırımı da çıkardığında onu yeniden itmeyi denedim. Zayn ise ellerimi başımın üzerinde birleştirerek beni durdurmanın çaresini buldu. Kısılan sesimle son kez konuşmaya çalıştım.
"Sen sevgiline tecavüz edecek kadar şerefsiz değilsin." Dudaklarını sertçe boynuma bastırdığında homurdandı.
"Sen söyledin. Sevgili değiliz." Hıçkırıklarımı durdurmaya çalışırken altında debelendim ama üzerimdeki ağırlığı o kadar belirgindi ki bir milim bile kıpırdayamamıştım.
Bacaklarımı araladı ve ağırlığını daha çok üzerime verdi. Lanet olsun, onu orada hissedebiliyordum. Tanrım! Sevdiğim adam bana bunu zorla mı yapıyordu?
"Bunu yaptığında seni asla affetmeyeceğim."
Nefes alış verişim hızlanmış, yine de sessizce hissedeceğim acıyı bekliyordum. Gözlerimi sıkıca kapatmış, debelenmeyi kesmiştim. Ölmüştüm. Hissizleşmiştim. Ve tam o sırada kulağımın dibindeki sesini duydum.
"Bu iş olsun ya da olmasın, sen benimsin. Sadece benim." Yüzünü boynumdan çekip gözlerimizi aynı hizaya getirdi. Ellerimi serbest bırakıp yeniden gözyaşlarımı sildi.
"Sınırlarımı zorlarsan, bunu yaptığına pişman olursun. Anladın mı beni? " Göğsümdeki ağırlık kalkmış, yeniden nefes almaya başladığımı hissetmiştim. İliklerime kadar titreyen bedenim usulca yatışmaya başlamıştı. Ama hâlâ neye uğradığıma şaşmış halde yatakta öylece yatıyordum. Sanki istesem de hiçbir uzvumu hareket ettiremeyecek gibiydim.
"Anladın mı beni dedim!" Birden yükselen sesiyle irkildim ve hızla başımı salladım. O da başını salladıktan sonra üzerimden kalktı ve bana bakmadan yerdeki tişörtü bana fırlattı. Banyoya doğru ilerlediği hızlıca konuştu.
"Sakın bir yere gitme."
***
Soğuk suyun altında bedenim titreyene kadar yatışmayı bekledim. Tanrım. O altımda çıplak yatarken ve o kadar güzelken kendimden geçmiştim. Ve göz göre göre aynı şeylerin bir daha yaşanmasına izin verecektim. Lanet olsun, her zaman içimde değişime direnen bir taraf var olacak mıydı?
Onu istiyordum. Onu çok kötü istiyordum ama ona söz vermiştim. O isteyene kadar bekleyecektim. Ve asıl zor olan da buydu. O bu kadar güzelken kendime söz geçirmek zordu. Ve o kadar ileri gitmişken kabaran duygularımı dindirmek çok daha zordu.
Onu istediği zamanı vermenin bu kadar zor olacağını bilemezdim. Ondan uzak durmak güçtü ve iki gün zor dayanmıştım. Sadece onu görme umuduyla okuluna gittiğimde ise onu Logan ile görmek beni deli etmişti. Ben onu öpemezken, onun Elizabeth'i öpmesi bardağı taşıran son damla olmuştu.
Elizabeth'in gözünü korkutmam gerekti ve bunun tek yolu buydu. Onu üzdüğüm için üzgündüm ama buna mecburdum.
Suyu kapatıp, belime bir havlu sardım ve yavaş adımlarla odaya döndüm. Elizabeth gitmemiş, sırtı bana dönük öylece yatıyordu. Sessizce dolabıma ilerledim ve üzerimi giyindim. Yatağa geçerken gözüm duvardaki resmimize kaydı. O günlere geri dönmek için her şeyimi verirdim.
Yatağa yaklaştım ve kollarımı Elizabeth'in beline sardım. Bu ani temas ile irkilse de bozuntuya vermedi ve sesini çıkarmadı. Dudaklarımı boynuna bastırdığımda fısıldadım.
"Sadece, seni seviyorum."
***
Uyandığımda kollarımda hissetmem gereken bedeni hissedemeyince paniğe kapıldım ve hızla gözlerimi açtım. Elizabeth pencerenin kenarında durmuş öylece dışarıyı seyrediyordu. Rahatlama hissiyle nefesimi dışarı verdim ve başımı geri yastığa düşürdüm.
Elizabeth'den bir ses çıkmayınca yattığım yerden ona doğru mırıldandım.
"Günaydın, bebeğim" Hafifçe doğrularak Elizabeth'e baktım. Altına okul eteğini geri giymiş, üzerine de benim tişörtlerimden birini geçirmişti. Bir an gözlerim göğsünün üzerinde birleşmiş olan bileklerine kaydı. Çoktan tuttuğum yerlerde mor izler oluşmuştu. Gözlerimi bileklerinden çevirdim. Ardından bıkkınca nefesini verdiğini duydum ve bana bakmadan konuştu.
"Şu lanet anahtarları veriyorsun ve ben de bu evden sonsuza kadar siktir olup gidiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE / z.m
FanfictionKimseyi tanımadığın bir boşlukta kime güvenebilirsin? #1. Kitap