Bütün bedenime bir anda yayılan gerginlikle beraber, bakışlarımı pencereden çekmeden ve kendimi sakin tutmaya çaba göstererek konuştum.
"Şu lanet anahtarları veriyorsun, ben de bu evden sonsuza kadar siktir olup gidiyorum." Zayn uzandığı yerden hızlıca doğrularak bana baktı. Dediklerime anlam vermeye çalıştığını tahmin edebiliyordum. Ama artık anlaması gerekiyordu. Beni parçalıyordu. Her bulduğu fırsatta bana çok ağır şeyler yapıyordu ve ben bunu artık bunların hiçbirini kaldıramıyordum.
"Ne?" Şaşkınca konuştuğu sırada, çoktan ayağa kalkmıştı. Üzerime doğru gelirken ellerimi havaya kaldırdım ve durmasını sağladım. Dün geceden sonra ondan daha fazla korkmaya başlamıştım ve bu hissettiğim korku ondan uzaklaşmamı sağlıyordu. Her geçen gün bana daha ağır darbeler indirdikçe, ona olan sevgim azalıyordu. Ve o, belki de hiçbirinin farkında bile olmadan bunu tekrarlamaya devam ediyordu.
"Görmüyor musun? Bana yaptığın kötülüklerin haddi hesabı yok ve gün geçtikçe daha da ağırlarını yaşatmaya devam ediyorsun. Yaptığın her şey beni senden uzaklaştırıyor." Çaresizce söylediğim kelimelerin ardından kaşları çatıldı.
"Şu an düzgün düşünemiyorsun." Gözlerimi hafifçe kapattım ve nefesimi verdim. Geri açtığımda kendimden daha emindim.
"Düzgün düşünemiyorum çünkü beni korkutuyorsun. Ama birkaç saat önce yaptığın şey..." Boğazıma oturan yumruyla birlikte gözümün önüne gelen anıları unutmaya çabaladım.
"Beni o kadar korkuttun ki. Aklımda bana yapabileceğin şeyler zaten sıralıydı ama bu yaptığın şeyi tahmin bile edemezdim." Gözlerim buğulanmaya başladığında çenemi sıktım. Bu konuşmayı hızla bitirmem gerekiyordu.
"Beni dövebilirdin, odaya kilitleyebilirdin ve en ağır sözlerini söyleyebilirdin. Ama sen bana tecavüz edecektin." Zayn bana doğru bir adım attığında uykusunun çoktan açılmış olduğunu görebiliyordum. Artık sözleri ve bakışları daha keskindi.
"Ama yapmadım." İnanamayarak gülümsedim ve başımı iki yana salladım.
"Ama yapacaktın. Yaptığın şeyin ne kadar berbat olduğunu anlamak zorundasın. Ama bütün bunlar sana çok normal geliyor çünkü sen sürekli birilerini korkutmaya alışmışsın. Korkunun ne demek olduğu hakkında en ufak bir fikrin bile yok." Kaşları çatıldı.
"Korkunun ne demek olduğunu bilmediğimi mi zannediyorsun? Hayatıma girdiğin günden beri korkuyorum. Seni hak etmek için ne yaptım bilmiyorum ama gideceksin diye korkuyorum. Birisi, sen benim etrafımda değilken sana bir şey yapacak diye korkuyorum. Sebebi ne olursa olsun, ağlayacaksın ve benim elimden bir şey gelmeyecek diye korkuyorum." Kelimeleri kalbime dokunurken temkinli adımlarla bana yaklaştı ve elini hafifçe dudaklarıma dokundurdu. Ellerinin soğukluğu karşısında irkildim.
"Bir gün dudaklarını benden başkası öpecek diye korkuyorum. Korkuyorum." Derin bir nefes aldım. Artık hangi konuda ne söyleyeceğimi bilemeyecek hâle gelmiştim.
"Eğer korkuyorsan, neden bunları yapmaya devam ediyorsun? Yapma. Beni bu şekilde itme. Hissettiklerini bana zarar vererek gösteremezsin." Yeniden bana yaklaşmaya çalıştığında onu durdurdum. Konuşma bitene kadar, hareketleriyle aklımı çelmesine izin veremezdim.
"Bu elimde olan bir şey değil." Gözlerimi devirdim.
"Bu tamamen senin elinde. Gün geçtikçe beni kaybediyorsun. Her hareketin sana tutunmamı daha da zorlaştırıyor." Nefesini verdi ve yeniden bana yaklaşmaya çalıştı.
"Bak özür diler-" Kaşlarımı çatarak sözünü kestim. Sıkılmıştım artık.
"Özürlerin hiçbir işe yaramıyor! Anla artık bunu! Her seferinde özür diledin diye hatalarını yok sayamam." Ellerini gergince saçlarından geçirdi ve bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE / z.m
FanfictionKimseyi tanımadığın bir boşlukta kime güvenebilirsin? #1. Kitap