Uykumdan gerçekliğe çekilişim çevreden gelen sesler yüzünden olunca, yorgun hissetsem de gözlerimi usulca araladım ve önce hemen yanımda duran Zayn'i, hemen ardından da elindeki kağıda bir şeyler karalayan beyaz önlüklü adamı gördüm. Neler olduğunu anlamadan onlara baktığım sırada, doktor olduğunu tahmin ettiğim adam üzerime doğru eğildi ve elindeki kaleme benzeyen ışığı gözlerime tuttu. İrkilmeden edemezken yüzüm buruşmuş, tek elimi yüzüme doğru kaldırmıştım. Fakat tam o sırada yarı yolda olan elimi Zayn hızlıca kavrayıp yatağa geri indirdi ve tutmaya devam ederken pür dikkat doktoru izledi.
Doktor benden uzaklaştıktan sonra Zayn'e dönüp elindeki kağıtlara bir şeyler karalarken sordu.
"Vurulma sırasında başına darbe aldı, değil mi?" Zayn bir süre düşündükten sonra bakışlarını doktorunkilerle birleştirip mırıldandı.
"Muhtemelen." Doktor başını sallarken elindeki kağıdı Zayn'e uzattı ve bana ufak bir bakış atıp geri Zayn'e döndü.
"Bunun olabileceğini sana hastanedeyken söylemiştim. Yazdığım ilaçları düzenli alsın ve pansumanını mutlaka yaptırsın yeter. Zamanla hafızası da yavaş yavaş geri gelecektir. Geçmiş olsun." Doktor hızla odadan çıkarken peşinden Zayn de gitmişti.
Çok geçmemişti, kısa bir süre sonra Zayn elinde bir tepsi ile odaya geri döndüğünde, ben daha onun ne yaptığını çözmeye çalışırken o çoktan yanıma oturmuş, tepsinin içindeki çorbayı karıştırmaya başlamıştı. Kaşlarım çatılırken dayanamadım ve sordum.
"O ne?" Saçma soruma karşılık, Zayn başını kaldırdı ve gülümsedi. O gülümsediğinde anlam veremediğim bir şekilde göğsüme yayılan sıcaklığın hava durumuyla alakası yoktu. Geçmiş yaşantımda neler olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu ama yine de üzerimdeki etkisini inkâr edemezdim. Bu yüzden belki de dediklerine sorgulamadan inanmayı seçiyordum. Çünkü her ne kadar beynimin içi boş olsa da, aynı şeyi kalbim için diyemezdim.
"Tavuk çorbası. Sevdiğinden." Ürkekçe uzattığı kaşığı içtiğimde inanamayarak ona baktım. Çorba gerçekten güzeldi. Bir anda gözlerini üzerimde hissettiğim sırada, içinde bulunduğumuz durumun tuhaflığı kocaman bir karıncalanma şeklinde omurgama saplandı ve orada kaldı. Bu durumda rahatsız hissederek başımı eğdim ve gözlerimi üzerimdeki bana oldukça bol gelen tişörte çevirdim. Nefesini verdiğini ve elindeki kaşığı bıraktığını duydum. Uzanıp tek elini yumuşak bir şekilde çeneme yerleştirdi ve başımı kaldırarak ona bakmamı sağladı.
"Kaşlarını çatma." Kaşlarım anında düzelirken gülümsemeye çalıştım. Uzattığı diğer kaşığı da içerken mırıldandım.
"Aslında çorbayı kendim içebilirim." Başını iki yana sallayarak omuz silkti.
"Hayır. Benim içirmem daha zevkli oluyor." Ben ona karşılık tamamen refleks olarak gözlerimi devirdiğimde, birden bana bakan gözlerinin donduğunu fark ettim. Öylece bana bakakalmışken hızlıca başını iki yana sallayıp kendini toparladı ve dikkatini yeniden elindeki çorba kasesine verdi. Bana bir kaşık daha uzatırken ortamı yumuşatmak için gülümsedim.
"Çorba çok güzel. Kim yaptı?" Gerildiğini hissedebiliyordum. Dudaklarını birbirine sımsıkı yapışmış, çenesi gerilmişti. Bakışlarını çorbadan ayırmadan homurdandı. Aramızda her zaman bu kadar belirgin bir gergin hava mı olacaktı?
"Harry yaptı." Kaşlarım yeniden çatılırken anlamayan gözlerle ona baktım.
"Harry de kim?" Elindeki kaşığı ağzıma yaklaştırdığı sırada gözlerime bakmıştı. Kızardığımı hissedebiliyordum.
"Arkadaşım." Anlamadığım halde başımı salladım ve konuyu kapattım. Eğer bu konuyu konuşmak istemiyorsa ben de konuşmazdım. Nasıl olsa konuşabileceğim çok daha önemli konularım vardı ve tam şu anda en önemlisini açmak üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE / z.m
FanfictionKimseyi tanımadığın bir boşlukta kime güvenebilirsin? #1. Kitap