Çalan telefon sesiyle irkilerek beni uykunun arasından çekmiş, bilincimi bir anda açmıştı. Karnımın üstünde hissettiğim ağırlık yüzünden bedenimi kıpırdatamazken, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışmak şu geçtiğim iki saniyede bile beni fazlasıyla yormuştu. Zayn'in yüzü karnımda huzurla uykudayken, dışarıdan da boğuk bir müzik sesi geliyordu.
Hâlâ bardaydık ve ne zamandır burada uyuduğumuzu bilmiyordum. İki yandan eli elimi de kavramış olan Zayn'in ellerinden tek elimi kurtarıp ceketinin cebine ulaşarak telefonunu çıkardım. Zayn homurdanarak kıpırdandığında diğer elimi de ondan kurtardım ve başının üzerine koydum. Ben hafifçe saçlarını okşamaya başlamışken, telefon da çalmaya devam ediyordu. Zayn birden yerinden sıçrayarak uyandı, telefonu eline alarak kulağına götürdü. Bana sus işareti yaparken, dirseklerinden destek almış, hafifçe doğrulmuştu. Uykulu sesini belli etmemek için sert bir sesle konuştu.
"Malik." Kaşları çatılırken karşıyı dinledi ve ardından bağırdı. Birden bağırmış olması beni afallatsa da aldırmadım ve onu izlemeye devam ettim. Zayn uzanıp tek elimi yakaladı ve güven vermek istercesine sıktı. Telefondan gelen erkek sesi tanıdıktı. Kim olduğunu anladığımda yutkundum. Bu adam her güzel anımızı bozmak zorunda mıydı?
"Gecenin bu saatinde beni bu sikim için mi kaldırdın orospu çocuğu? Siktir git." Bu sefer de benim kaşlarım çatılmıştı. Sustu ve kısa bir süre sonra devam etti.
"Benim odamda, üçüncü kısımda. Şifre 6482." Karşıyı dinlemeden telefonu kapattı ve yatağa doğru savurdu. Başını elleri arasına alarak sakinleşmeye çalışırken, dayanamayıp fısıldadım.
"Ne oldu?" Zayn sanki benim orada olduğumu unutmuşçasına birden bana baktı. Karnımdan yükselerek benimle aynı hizaya çıktı ve boynuma ufak bir öpücük bıraktı.
"Daniell beni bezdirmek istiyor. Olan sadece bu. Ama az kaldı. Sadece tarafıma almam gereken birkaç adam daha var. Sonra, mutlu son. Onu, o silahla vuracağım. Benim hayatımı karartan silah, onunkini de karartacak." Ne? Neyden bahsediyordu bu şimdi?
Yatakta doğruldum. Doğrulmamla yüzlerimiz birbirine değer gibi olmuştu. Zayn birden beni öpmeye başlayınca öpücüğünü savuşturdum ve onu hafifçe ittim. Alacağım cevap beni korkuturken sözler ağzımdan çıkmıştı bile.
"Ne silahı? Açık konuş." Benden uzaklaştı ve terle dolmaya başlayan alnını ovaladı.
"Bu işlere karışmanı istemiyorum, Elizabeth." Ne demek istediğini anlamıyordum.
"Ne demek hayatını karartan silah? Konuş!" Sesim yükseldiğinde yeniden gözlerini kaçırdı. Kaşları çatıkken homurdandı, bu sırada ayağa kalkmıştı.
"Seni... Vurduğu silah. Onu, o silahla vuracağım." Gözlerimi kıstım ve başka bir gerçeğe ayak bastım.
"Neden gözlerime bakmıyorsun?" Bu sefer bana baktı ve sinirle konuştu.
"Söyledim işte. Bu işe sakın karışma. Benim... Benim gitmem gerek. Seni eve bırakması için birini gönderirim." Bana doğru yürüdü ve yataktan destek alarak üzerime eğildi. Beni öpmeye çalışırken başımı ondan kaçırdım. Nathan ne derse desin Zayn'de oturmayan bir şeyler vardı. Şu an ona sinirliydim. Çünkü bana yalan söylüyordu.
"Elizabeth." Uyarıcı ses tonuna aldırmadım ve ondan uzaklaştım. Ama pes etmedi ve sanki bir oyuncak bebekmişim gibi beni bacaklarımdan tutarak kolayca kendine çekti. Ellerimle onu uzaklaştıramadan çenemi kavradı ve beni öptü.
"Alınganlık sırası değil. Bana güven ve bu konuya fazla takılma, tamam mı?" Son kez daha öptü ve hızla odadan çıkıp gitti. Sinirle bir çığlık atarken yataktaki yastığı odanın bir köşesine fırlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE / z.m
FanfictionKimseyi tanımadığın bir boşlukta kime güvenebilirsin? #1. Kitap