"Bitki çayı insanı her zaman rahatlatır. Unuttuklarını duyacağın için tedirgin olmalısın. İç bunu." Gülümseyerek Nathan'ın önüme bıraktığı geniş fincanı parmaklarımla. Nathan benim kahvaltı yapmamı sabırla beklemiş, sakin bir kafayla anlatacaklarını dinlememi istemişti. Burayı saran kahve kokusundan dolayı canım ne kadar kahve istemiş olsa da getirdiği bitki çayı da idare ederdi.
Kendisi ise tam şu anda karşıma oturmuş yeşil gözleriyle bana bakıyordu. Bakışlarında hiçbir zaman sahip olamadığım abi şefkatini görebiliyordum. Onunla zaman geçirdikçe ona daha çok ısındığımı hissediyordum.
"Teşekkür ederim." Nathan'ın kaşları havaya kalkarken, gözlerindeki şaşkınlığın yanında sesine yerleşen hayreti de duyabilmiştim.
"Sen gerçekten değişmişsin." Kaşlarımı çatarak bakışlarımı masaya indirdim. Bunu biliyordum ve bu gerçek yüzüme karşı her söylendiğinde canım daha fazla sıkılıyordu. Çünkü insanlar beni önceki kişiliğimle tanıyor ve seviyordu. Şimdi ise tam tersi haldeydim ve bu insanları afallatıyordu. Bu hoşlarına gidiyor mu, gitmiyor mu bilmiyordum. Ama içten içe beni rahatsız ettiği gerçeğini inkâr edemezdim.
"Hey, bunu kötü bir şey olarak söylemedim. Aslında iyi ya da kötü diyemem..." Çenemin altından tutarak ona bakmamı sağladı.
"Sen benim yanıma gelmeye başladığında, başlarda baya asiydin. Ama sanıyorum ki bu sadece dışarıya gösterdiğin sendi ama zamanla yavaş yavaş da olsa bana iç yüzünü açtın. Gerçek seni tanımama izin verdin. Yani bu halini. Benimle konuşurken her zaman daha uysal ve yapıcıydın. Hafıza kaybından sonra bu kişiliğin dışa vurmuş olmalı. Nasıl oldu da hafıza kaybı geçirdin?" Nefesimi verip omuz silktim. Bu hikayeyi olay yaşandığından beri yüz çeşit insana anlatmıştım.
"Vuruldum." Gözleri irice açılırken, birden incelen ses tonuyla hafifçe bağırdı.
"Ne? Nasıl oldu bu?" Yeniden omuz silktim ve dirseğimi masaya, çenemi de elime yasladım.
"Bilmiyorum. Tek bildiğim vurulduğum ve yere düşerken başımı çok sert vurmuş olmam. Sonrası oldukça derin bir boşluk." Nathan kaşlarını çatarak biraz düşündü. Ardından usulca konuştu.
"Bunu kimin yaptığını biliyor musun?" Nefesimi verdim. İşte bu asıl can alıcı soruydu. Hayatımı kapsayan soruydu. Böyle olmamın nedeni olan soruydu.
"Beni vuranın kim olduğunu biliyorum. Ama bu doğru gelmiyor." Başını hafifçe yana yatırarak anlamak istercesine bana baktı.
"Nasıl yani? Bana isim verebilirsin, çevrendeki çoğu insanı biliyorum zaten. Bana hep anlatırdın." Başımı salladım ve uzatmadan uzun süredir düşündüklerimi dile döktüm.
"Zayn beni vuranın Daniel olduğunu söyledi ama bu olayın başından beri insanlar bana beni vuranın kim olduğuyla alakalı imalar yapıp duruyor. Daniel'in beni vurduğuna inanmıyorum. Ben-" Derin bir nefes aldım ve zorlanarak devam ettim.
"Ben beni vuranın Zayn olduğunu düşünüyorum. Nasıl ve neden, bilmiyorum ama tüm yollar ona çıkıyor. Bu konuda çok şüpheci. Ne zaman bu konuyu açsam kapatmak için mutlaka bir yol buluyor. Zayn'den şüpheleniyorum." Nathan tepki vermeden birkaç saniye öylece durdu ve ardından büyük bir kahkahayı dudaklarından serbest bıraktı. Kafede bakışlarını bize çeviren insanlardan rahatsız olarak huzursuzca yerimde kıpırdandım.
Nathan nefeslerini düzene soktuğunda gözünden gelen yaşları hafifçe sildi ve inanamayarak bana baktı.
"Sen ciddi misin? Tanrı aşkına, Zayn seni vurmuş olabilecek son kişi. Tanrım! Zayn vurdu diyorsun!" O gülmeye devam ederken boğazımı temizledim ve kaşlarımı çattım. Bütün yollar ona çıkıyordu ama şimdi Nathan'ın böyle söylemesi kafamı daha fazla karıştırmıştı. Zayn'in beni vurup vurmadığını bilmiyordum ama elimde beni kesin sonuca götürecek bilgi de yoktu. Bakışlarımı hızla kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE / z.m
FanfictionKimseyi tanımadığın bir boşlukta kime güvenebilirsin? #1. Kitap