Koreografiye uygun adımlar atmaya çalışırken bir kez daha ne yapmam gerektiğini unuttum ve bütün düzeni bozdum. Kendimi yavaşça yere bırakırken grup çoktan başımda toplanmıştı. Marvin yanıma oturduğunda, usulca sırtımı okşadı ve yatıştırıcı bir sesle konuştu.
"İyi misin?" Başımı ellerimin arasına alırken iki yana salladım. İyi olmanın yanından bile geçemeyecekmişim gibi hissediyordum.
"Sanmıyorum. Dinlenmeliyim." Marvin başını sallarken beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı.
"Seni evine bırakmamı ister misin?" Onu başımla onaylarken dolabımdan ceketimi aldım ve beni akademiden çıkarmasına izin verdim.
Zayn'in ayrılığı bu kadar çabuk kabullenmiş olmasını hâlâ aklım almıyordu. Bana beni sevdiğini söylemişti. Hem de bir çok kez. Seven bir insan bu kadar çabuk silip atabilir miydi? Peki, ben neden daha ona karşı neler hissettiğimi bile anlayamıyorken, şu an saçma bir şekilde ona dair bir özlemin içine düşmüştüm? Tanrı aşkına. Kafayı yemek üzereyim!
Marvin'in arabasına bindiğimizde sessizlik aramızda belirgin bir duvar gibiydi. Konuşmaması benim için daha iyiydi. Ama bu sessizlik çok uzun sürmemişti. Evime geldiğimizde arabayı durdurdu ve bana döndü.
"Eğer bir sorun varsa bana anlatabilirsin, Ell." Omuz silktim ve başımı iki yana salladım.
"Önemli bir şey değil." Arabadan indiğimde arkama bile bakmadan eve girdim. Kimseye görünmeden kendimi odama attığımda sessizce yatağıma girdim ve uyumayı bekledim. Uyumalıydım. Bu süre zarfında onu düşünmemem için sadece uyumam gerekiyordu. Yoksa işler benim için çıkmaza girecek gibi duruyordu.
***
Karanlık sokakta ilerlerken köşede duran siyahlara bürünmüş siluete yaklaştım ve ellerimi ceplerime soktum. Tam karşısında durduğumda etrafımı kontrol etme gereği bile duymadan konuya girdim.
"Bir şeyler bulabildin mi, Luke?" Elleri çenesini sıvazlarken, başını iki yana sallayarak omuz silkti.
"Daha bize senden bahsetmedi. Seni kendi için istiyorsa ya bu işin ucunda intikam vardır ya da gerçekten senin onun yanında olman ona kâr sağlayacaktır."
Neden hâlâ intikam almak istediğini bilemiyordum. Onunla en son karşılaşmamızda, asıl amacının ne olduğunu ya da ona benim ne yapmış olduğumu söylememişti. Bildiğim tek şey ona acı vermiş olduğumdu ve benim ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu. O meseleyi çözdük mü, çözmedik mi bilemiyordum. Ama bana dişe diş hesabıyla bana acı çektireceğini söylemişti ve amacına ulaşarak bana acıların en büyüğünü yaşatmıştı. Bunu kendisinin de bildiğini biliyordum. Peki şimdi neden beni kendi tarafında istiyordu? Lanet olsun, bu gerçekten karışıktı.
"Sen araştırmaya devam et, Luke. Sen onun en güvendiği adamlarından birisin. Belki sana anlatır. Senden haber beklediğimi unutma. Fazla zamanımız kalmadı." Luke hızla başını salladı ve bulunduğumuz sokakta gözden kayboldu.
Ne yapacağımı bilemeyerek yürümeye başladım. Anlamaya çalışıyordum. Daniell'in benimle ne alıp veremediği olabilirdi? Ona bir şey yapmış olamazdım. Yapmış olsam bile farkında değildim. Siktir. Kendimi kapana sıkışmış bir hayvan gibi hissediyordum. Kaçış yolum yoktu. Her seferinde bulundurduğum B planım bu sefer yoktu ve ben ne bok yiyeceğimi bilmiyordum.
Ne kadar süredir yürüdüğümü ya da nereye geldiğimi bilmiyordum. Başımı kaldırdım ve etrafıma bakındım. Siktir. Bu kızı bilinçaltıma işleyecek kadar çok seviyor olmazdım. Umutsuzca penceresine baktım. Onun bu kadar çabuk pes etmiş olmasına şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE / z.m
FanfictionKimseyi tanımadığın bir boşlukta kime güvenebilirsin? #1. Kitap