17

2.6K 120 22
                                    

   Gözlerimi keskin güneş ışığına açtığımda, bir müddet bekleyip görüntünün netleşmesini bekledim. En son neler yaşadığımı hatırlamaya çalışmak zulüm gibi hissettiriyordu. Son ana dair hatırladığım tek şey, mutfaktan çıkarken birinin beni tuttuğuydu. Kim olduğunu ya da neden yaptığını bilmiyordum. Nefes alamadığımı hatırlıyordum. Kalbim sıkışmıştı ve elimde kan vardı. Kan? Lanet olsun.

   Gözlerim dehşetle açılırken, elim hızla göğsüme gitmişti. Orada bir bandaj sarılıydı ve şimdilik canım acımıyor gibi görünüyordu.

"Canın acıyor mu?" Gözlerim yatağın yanında oturan Zayn'e kaydı. Başım yeniden yastığa düşerken uzanmış üzerimdeki örtüyü düzeltmişti.

"Saat kaç?" Sorduğum soruya şaşırmış olmalı ki birkaç saniye bekledikten sonra uzanarak telefonunun saatine baktı.

"Daha saat sekiz. Az uyudun, biraz daha uyumalısın." Gözlerimi onunkilere diktim ve asıl canımı sıkan konuya geçtim.

"O adam da kimdi?" Zayn anında bakışlarını benden kaçırırken ağzından ufak mırıldanmalar dökülmüştü.

"Bir arkadaşım... Sadece, sadece bana ufak bir şaka yapmak istemiş, ve... saçma bir şaka ol-" Gözlerimi yumdum ve sesimin oldukça sert çıkmasını engelleyemeden sözünü kestim.

"Bana hikaye anlat demedim, o adam kimdi dedim?" Gözleri anında benimkilerle buluştuğunda sinirim yatışmamıştı.

"Daniell. Buraya beni uyarmaya gelmiş." Sözlerine karşılık inanamayarak ona baktı. Demek, benim bu hâle gelmeme sebep olan Daniell oydu.

"Ne için uyarmaya?" Başını eğdi ve birkaç nefesten sonra geri kaldırarak puslu gözlerini odada gezdirdi.

"Sadece ortalıklarda çok geziniyorum. Onların bölgesinde olmamam gerektiği kadar bulundum. Bu yüzden." Ona inanmıyordum ve bunun için gayet geçerli sebeplerim de vardı.

"Sana inanmalı mıyım? Çünkü bana sürekli yalan söylüyorsun ve ben artık hangisine inanacağımı bilemiyorum." Birden gözleri benimkilere sabitlendi. Gözleri kırmızılaşmıştı. Gece uyumamış gibiydi ve birden odaya dolan sesi umduğumdan daha sert çıkmıştı.

"Ne sikime inanacağın umurumda değil, Elizabeth." Bu sefer gözlerini kaçıran ben olmuştum. Hafifçe başımı salladım ve yavaşça yataktan kalktım. Zayn'in bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Sıkıntıyla nefesini verdiğinde ona aldırmadım ve üzerimdeki tişörtü çıkarıp kendiminkilere yöneldim.

"Okula gideceğim. Zaten senin yüzünden yeterince ders kaçırdım"

***

   Bu siktiğim okuldan nefret ediyordum. Elizabeth'in çekilmez triplerinden nefret ediyordum. Daniell'dan nefret ediyordum. Herkesten ve her şeyden nefret, nefret ve nefret ediyordum.

   Sıramda oturmuş kendime uzun bir nefret listesi oluştururken, yanımda oturan Niall'ın önüme bir kağıt uzattığını fark ettim. Gözümün ucuyla yazanları okudum.

"Canın sıkkın görünüyor?" Onlara Daniell'den bahsedemezdim. Huzursuzdum ve canımın sıkkınlığını onlara yansıtmamalıydım. Bu sadece daha fazla can sıkıntısı demek olurdu. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Şimdi de kağıtla mı mesajlaşacağız? Nesin sen? Ergen bir kız mı?" Karaladığım kağıdı geri ona uzattığımda kağıdı okuduğu an buruşturup fırlattı. Yaptığı harekete sadece omuz silktim ve çalan zil ile oturduğum yerden kalktım. Bahçeye çıktığım sırada Niall arkamda sessizce beni takip ediyordu. O sırada halihazırda arka bahçedeki çocukların yanına ulaşmıştım.

SPACE / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin