BÖLÜM 11:EGE YETKİNER'İN HİKAYESİ

10.7K 444 18
                                    

ARKADAŞLAR GECİKTİĞİ İÇİN ÇOK ÖZÜR DİLERİM AMA GİRMEM GEREKEN BİR ÜNİVERSİTE SINAVI VARDI :D UMARIM SİZDEN GİRENLERDE VARSA SINAVLARINIZ İYİ GEÇMİŞTİR :D OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN!

MULTİMEDYA:EGE-EVELYN

ŞARKI: You found me- The fray ♥

NOT: ŞARKILARIN BÖLÜMLERLE ALAKASI YOKTUR! ÇOĞUNLUKLA... AMAÇ SİZE ŞARKI ÖNEREBİLMEK VE KİTAP SONUNDA PLAYLİST OLUŞTURABİLMEK :D

Yürüyordum. Kuş cıvıltılarından başka bir şey duyulmuyordu. İleride bir göl vardı. O kadar uzakta gözüküyordu ki şimdi yola çıksam masallardaki gibi kırk gün kırk gece yürüyecekmişim gibi hissettim. Giydiğim uzun beyaz elbiseyi iki elimle kavrayıp hafifçe yukarı çektim. Koşmaya başladım. Korktuğum gibi olmadı. Gördüğüm göl olması gerektiği gibi her seferinde bana daha da yaklaştı. Ama vardığımda göl ortadan kaybolmuştu.

Bin bir çeşit , rengarenk lalelerin doldurduğu bir alandaydım şimdi. Etrafımda bir tur dönüp olduğum yerin keyfine varmaya çalıştım. Gözlerimi kapattım. Derin derin nefesler alıp o güzelim çiçek kokusunu içime çektim. Gözlerimi açtığımda bir şeylerin yanlış olduğunun farkındaydım. Ben laleleri sevmezdim ki! Yüzüm asılmaya başlamışken karşıda gördüğüm papatyalarla dolu tepeyle gülümsedim. Koştum. Koşarken özgürdüm. Ne yorgunluk hissediyordum ne de durmam gerektiğini. İstediği şekere ulaşmak isteyen bir çocuk gibiydim. Beni hiçbir şey durduramazdı. Papatyaların arasına girdiğimde eğilip bir papatyayı kopardım ve burnuma götürdüm. Kokusunu içime çekerken hissettiğim şey saf mutluluktu. İçimden gelen kahkahayı daha fazla tutamayıp saldım. Kahkaham boş tepede yankılanıp geri dönerken bana yalnız olmadığımı hatırlatıyordu.

Çiçeğimi elimden bırakmadan sırt üstü papatyaların arasına uzandım. Gökyüzü ışıl şıl parlıyor, gözkyüzündeki bulutlar bana daha önceden gördüğüm bir manzara resmini hatırlatıyordu. Gülümseyerek yana döndüm. Rüzgar yanımda yatıyordu. Bana döndü. Gülümseyerek kendini bana yaklaştırdı. Dudakları dudaklarıma dokunacağı sırada öpmek üzere olduğum kişinin Rüzgar değilde Poyraz olduğunu fark edip kendimi geri çektim. Poyraz bana hapishaneden kaçmış bir azılı suçlu gibi bakıyordu. Etrafımdaki çiçekler bir bir solmaya gökyüzü kararmaya başladı.

"Aldattın" dedi Poyraz " Ben de hatalıydım ama en kötüsünü sen yaptın. Sana yakışır bir şekilde." Gözümden bir damla yaş süzüldü elimdeki çiçeğime düştü. Kurumuştu. Poyraz güldü.

"Gözünden akan yaş bile çiçeğini kurtaramaz artık."

Sıçrayarak uyandım. Ellerim kendimi gizlemek istercesine yüzüme gitti. Ter içinde kalmıştım. Halbuki içerisi o kadarda sıcak değildi. Derin ve sık nefes alıp veriyordum.Sanki aldığım hava yetmiyordu. Biraz daha fazlası için yalvarıyordu vücudum. Ellerimi yavaşça yüzümden çektim ve etrafıma bakındım. Nerede olduğumu kavramam bir iki saniyemi almıştı. Hala o bar odasındaydım.Başımı sağa döndürdüğümde Rüzgar'ın uyanmış doğrulmakta olduğunu gördüm. Doğrulurken bir eliyle de gözünü ovalıyordu. Bu hareket onu olduğundan tatlı göstermişti. Sanki o sert,belalı tipi bir giysi gibi üzerinden sıyrılmıştı.Kollarımı uzatıp ona sarılmak için kendimi ona ittim. Yarı yolda beni yakalayıp sarıldı.

"Sarışın" Sırtımdaki bir eli saçıma çıktı. "Bir sorun mu var?" Ona daha da sokuldum.

"Neden rüyalarımızda üzerimizde beyaz giysiler olur?" Eli saçlarımı usul usul okşarken güldü.

"Babaannem hep rüyalarımızda cennete gitttiğimizi söylerdi. Belki de ondandır" Duraksadı. gülüşüyle bedeni sarsıldı. " Bana sorarsan samanyolu etkisi" Beni kendinden ayırdı.O duvardaki saate bakarken bende kendimi toparlamakla meşguldüm. Üzerimde Rüzgar'ın siyah tişörtü vardı. boyum uzun olduğu için üzerimde hiçte elbise gibi durmamıştı.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin