BÖLÜM 16: SAHİPLENME

9.8K 468 103
                                    

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN...

İYİ OKUMALAR!

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ...


Günlerdir geciktirdiğim, kaçtığım konuşma sonunda gelip çatmıştı. Daha fazla kaçmak bir şeylerin ardına gizlenmek yoktu. Artık her şeyi konuşma vaktiydi. Zaten bana bakan iki çift göz karşısında daha başka yapabileceğim yoktu. Evin her zaman ferah bulduğum atmosferi bugün beni boğuyordu. Tam olarak neyin beni sıktığını, neden korktuğumu bilmiyordum. Onların beni bırakması fikri o kadar canımı sıkmıyordu. Sadece kalbimde potansiyel iki yara izini hazırlıyordu. Hangisinin beni bırakmasının canımı yakacağını da bilmiyordum. Ailemin öğrenince beni istemeyecek olması fikri de beni korkutmuyordu. Evin içinde çokta istenen biri olmamıştım çünkü. Abime gelince... Ondan korkuyordum. Onu beni bırakma ihtimali beni korkutuyor, içten içe kemiriyordu. Bunu düşününce kendimi bir köşeye saklanıp dizlerimi kendime çekip sallanma ihtiyacıyla doluyordum. Düşüncelerimin arasından Rüzgâr'ın

"Ben bu adamla her zaman aynı yerde bulunmak zorunda mıyım" diye sessizce söylendiğini duydum. Muhtemelen Poyraz da duymuştu çünkü artık Rüzgâr'a hiç dostane bakışlarla bakmıyordu. Rüzgâr onun bakışlarından hiç etkilenmemiş olacak ki oturduğu yerde geriye doğru esnedi ve içeri girdiğimizden beri yarım bükük durduğu pozisyondan kurtuldu. Koltuğun arkasına sırtını dayamasıyla göz göze geldik. Gözlerimi kaçırdım. İlginçtir ki ikisinin de yüzüne bakamıyordum. Şu ana kadar her türlü haltı yiyen ben ilk defa utanıyordum.

"Evet" dedi Rüzgâr. Odada sadece onun sessini duymak beni hiç iyi hissettirmiyordu. Sanki bir şekilde kendimi korumak için oluşturduğum gardımın tümünü alaşağı ediyordu. O konuştukta tamamen savunmasızdım. Çaresiz, şuçlu, ikisinin de altına giren bir kaltaktım.

O konuşmaya devam ettikçe bu sıfatlar benimle kalmaya devam edecek ebediyete doğru üzerime bir kademe daha fazla yapışacaktı.

"Sana doğum kontrol hapı vermiştim" Bir şey diyemedim. Bunun nedeni ne söyleyeceğimi bilmememdi. Ne söylersem söyleyeyim Rüzgâr sinirlenecekti. Çok sinirlenecekti. Onun öfkesini tatmak şu an istediğim en son şeydi.

"Tamam" dedi Poyraz araya girerek " Bu konuşulacak en son şey bence" İçeri girdiğimizden beri ilk defa sesini çıkarıyordu ve bu bir nevi beni korumak içindi. Ağlamak istedim. Saatlerce oturup bitkin düşene kadar ağlamak. "Asıl önemli olan şey" dedi. "Bu iş bu hale nasıl geldi." İçeriye bir yıldırım gibi düşen sessizlik sürme niyetinde olduğunu belli edince derin bir nefes aldım.

"Sen bana o cümleyi söylediğinde ben... Ben çok sinirlenmiştim bir o kadar da üzülmüştüm." Poyraz'ın gözlerindeki ifade az kalsın bana buraya oturduğumdan beri yapmak istediğim eylemi gerçekleştirecekti. Hali hazırda her an saldırmaya hazır bir asker gibi bekleyen gözyaşlarımın bunu uzun zamandır bekledikleri bir zafermiş gibi sevinçle karşılayacaklarını biliyordum. Benim bildiğimse bu dünyada kimseyi o kadar mutlu edemeyeceğimdi. Kendimi daha iyi hissetmeye başladığımda konuşmama devam ettim.

"Bir arkadaşa derdimi açmak istedim. İster inan ister inanma ama benim o zamanlar tek arkadaşım Rüzgâr'dı. Hatta şuanda da pek fazla sayılmazlar. Sadece bir kişi daha katıldı gruba. O da jinekologum. Gece yarısı acilde nöbetteyken odasına dalıp zorla hamilelik testi yaptırdığım jinekologum. Üzgünüm..." dedim. Güldüm. "Yine konuyu dağıttım. Genelde bunu yaparım sanırım bu da benim bir şeylerden kaçmak için oluşturduğum bir yöntem. Konuya dönecek olursak o gün Rüzgâr'a gittim ve beraberce seninle bir gece önce gittiğimiz bara gittik. Gerisini anlatmama gerek yok herhalde."

İkisi de öylece bana bakıyorlardı. Rüzgâr her zamanki perdesini çekmişti gözlerine. Ne hissettiğini anlayamıyordum. Kırılmış mıydı? Kızmış mıydı? Poyraz'ın ise çok açık bir şekilde olmasa da ne hissettiğini az çok anlayabiliyordum. Üzgündü. Kırılmıştı. Belki de söylediği sözlerin böyle bir şeye neden olduğu için kendine kızgındı.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin