BÖLÜM 19: HENGAME

8.7K 419 34
                                    

İYİ OKUMALAR ...

OY VERMEYİ VE GÖRÜŞLERİNİZİ PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :D

Aşağıdan gelen seslerle gördüğüm o güzel rüyadan sıçrayarak uyandım. Bir iki saniye ne olduğunu anlamak amacıyla yatakta öylece durdum. Biri kapıyı çalıyor yemiyor, yumrukluyordu. Elimle gözümü ovuşturup birazcık da olsa uykumu dağıtmaya, gözlerimin daha net görmesine çalıştım. Duvardaki saat gece ikiyi gösteriyordu. Aşağıdaki kişinin kim olduğuna dair merakım artarken, aynı zamanda giderek artan kapı zili ve yumruk sesleriyle içimde bir korku da oluşmaya başlamıştı. Kim bu saatte benim kapıma gelirdi ki? Hem de alacaklı gibi. Eskiden olsa pek bir seçenek gelmeyen aklıma bir sürü insan dolaştı. Abim, Poyraz, Rüzgâr...

Beni yatağımda kalmaya çağıran tatlı uykuyu bir kenara itip hızla yataktan indim. İçimdeki merak ve korku giderek büyürken merdivenleri birer ikişer iniyordum. Sonunda kapıya ulaştığımda hiç beklemeden açtım. Ve karşımda poşetlerden oluşmuş birini gördüm. Karşımdaki kişi poşetleri yere bırakıp kollarını açıp bağırdı.

"Sürpriz" Derin derin nefesler aldım. Sakin olmalıydım. İçimden ona kadar saymaya başladığım sırada ona istediği tepkiyi vermemiş olmalıyım ki yüzü asıldı.

"Ama sen hiç şaşırmadın. Sevinmedin de." Omuzlarını kaldırıp indirdi ve küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzdü. "Of ya ne anlamı kaldı şimdi" Yere eğilip poşetleri tek tek ellerine alıp beni hafif ittirip içeri girdi. Bense hala sakinleşmeye çalışıyordum. O ellerindeki poşetlerle mutfağa girdiği sırada olduğum yerde hareket edip ardından mutfağa girdim.

"Yaprak" dedim. Elindeki poşetleri masaya bırakmış içindeki şeyleri tek tek çıkarıp masaya diziyordu. Bana cevap vermek için başını kaldırıp bana çevirdi.

"Efendim" Onun gereksiz yere boş bakışlarının üzerine kendimi bir şey söylemek zorunda hissettim.

"Saat iki." dedim. Öylece bana baktı.

"Ee ne olmuş?" Derin bir nefes aldım. O ise başını indirip poşetlerin içerisindeki yiyecekleri boşaltma işlemine geri döndü.

"Bu saatte birinin evine böyle gelemezsin." Duraksadım. "Hem sen neden geldin ki?"

" Sahura" dedi gayet normal bir şekilde. Sanki her gün bunu yapıyormuşuz gibi.

"Sahur?" Güldü.

"Evet sahur. Bunu da mı bilmiyorsun? Hani şu ramazan ayında tuttuğumuz oruç için..."

"Ne olduğunu biliyorum" dedim sözünü keserek. "Biliyorum da neden sahurunu burada yapma ihtiyacı duydun?"

"Çünkü yalnız yapmayı sevmiyorum" dedi. Poşetteki yiyeceklerin hepsini masaya boşaltmıştı. Masadaki boş poşetleri alıp üst üste istifledi ve ikiye üçe katlayıp masanın yanına bir yere sıkıştırdı. Ellerini çırpıp bana dönerken " Doktor olduğum için çok sık oruç tutamıyorum. Doktorluğumun ilk günlerinde ilk öğrendiğim şeylerden biri açlık ile koşuşturmanın iyi bir kombin olmadıydı. Ve emin ol doktor olarak hastalara yardım etmek yerine daha ilk günlerden onlarla birlikte acilde yatıyorsan bu da hiç hoş bir izlenim değil. O yüzden ben de

tatil günlerim de tutuyorum. Sonuçta tam anlamıyla yanmamak için birkaç önlem almak lazım değil mi?"

"Ben oruç tutamam" dedim. "Bebeğimi beslemem gerekiyor. Bilmem hatırladın mı? Hani şu gecenin ikisinde gelip alacaklı gibi kapıyı çaldığında annesinin korkup onu düşürebileceği bebek" Başını iki yana salladı. Yanıma geldi. Eliyle karnıma hafifçe vurdu.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin