BÖLÜM 31: İTİRAF

9.8K 437 61
                                    


BENİM TATLI OKURLARIM NASILLARMIŞ? ELİMDEN GELDİĞİNCE SİZE UZUN BİR BÖLÜM YAZMAYA ÇALIŞTIM. GÜNLERDİR BUNUN ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUM UMARIM SİZLERE BEĞENDİREBİLİRİM.

SİZDEN UFAK BİR RİCAM VAR LÜTFEN OLABİLDİĞİNCE ÇOK YORUM ATIN OLUR MU?

OYLARINIZI DA EKSİK ETMEYİN.

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ!

SON BİR RİCAM DA HİKAYENİN ORTASINDA DA BELİRTTİĞİM GİBİ SONUNA KADAR OKUYUN :D AMA OKURKEN KÜFÜR DAHİL HER ŞEY SERBEST :D

Ellerim titriyordu. Stresten ne yapacağımı bilemez haldeydim. Öyle çaresizce Poyraz'ın üzerinde Asya'ya bakıyordum. Canı yanıyordu. Attığı çığlıklar bunu oldukça belli ediyordu. Ona yardım edemiyordum. Öyle bir durumdaydım ki kendime bile yardım edebileceğimi sanmıyordum. Daha önce böyle bir şey yaşadığımı zannetmiyordum. Kitlenip kalmıştım.

Asya çığlık attı. Poyraz beni üzerinden attı. Yere mabadımın üzerine düştüm. Ve düştüğüm gibi kaldım. Hareket etmedim. Hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum. Bir tür şok geçiyordum. Ve bunun isminin tıpta geçmediğini bile iddia edebilirdim.

Poyraz yerden kalktığı gibi Asya'nın yanına ilerledi. Bir elini Asya'nın beline bir elini de karnına koyup onun dik durmasına yardımcı oldu. Canı yanıyordu. Kahretsin ki canı yanıyordu. Ama bir şey yapamıyordum. Sadece izliyordum. Poyraz Asya'nın karnına koyduğu elini yüzüne çıkardı ve önüne düşen saçlarını çekti. Gözleri yaşlarla dolmuştu.

"Canım acıyor" dedi. Poyraz onu daha sıkı tuttu.

"Geçecek" dedi. Asya'yı koltuğa oturtup yanıma geldi ve iki elini yakama koyup beni sarstı. "Kendine gel" diye tısladı. Başımı kaldırdım. Göz göze geldik. "Onu hastaneye götürmemiz gerekiyor. Arabayı mı kullanırsın yoksa arkada onunla mı durursun." İfadesizce yüzüne baktım. Sanki herhangi bir tepki vermem yasaklanmıştı. "Ah" deyip ellerini üzerimden çekti. Beni bırakmasıyla tekrardan sarsılmıştım. "Arkada oturuyorsun" dedi. "Ben arabayı kullanıyorum. Anladın mı? Arkada onunla oturacaksın. Tek yapman gereken bu." Zor da olsa başımı salladım. Sonunda küçük de olsa bir tepki verebilmiştim.

Poyraz Asya'nın yanına döndü ve onu destekleyerek yerinden kaldırdı. Onlar kapıya vardıklarında ben da duvardan tutunarak ayağa kalkmıştım. Son anda akıl edip telefonumu, cüzdanımı hızla yanıma alıp evden çıktım. Poyraz Asya'yı arabaya bindirmiş, açık sürücü kapısını tutarak arabanın yanında dikiliyordu. Benim çıktığımı gördüğünde koltuğuna yerleşti ve kapıyı kapattı. Ben de son beş dakikadır sergilediğim hareketlerin en hızlılarını kullanarak arka kapıya ilerledim. Açık olan kapıdan içeri girip Asya'nın yanına oturdum. Kapıyı kapattım. Araba son seviye gazın etkisiyle öne atıldı ve hızla yolda ilerlemeye başladı.

Asya ufak ufak çığlıklar atıyor, derin derin nefesler alıyordu. Onun bu acısına nasıl son vereceğimi bilmiyordum. Hastaneye varmamıza daha çok vardı. Çok bir şeymiş gibi onu bu zamanda buraya getirmiştim. Asya'nın çığlıkları arabayı doldurup, benim de çaresizliğim giderek içimde büyürken aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Asya'nın elini tuttum. Mucizevi bir şekilde bu Asya'nın çığlıklarını hafifletmişti. Ya da bana öyle gelmişti. Öyle olmasını umuyordum.

Poyraz önden Asya'ya bir şeyler söyleyip bana direktifler verirken Asya'nın Poyraz'dan çok bana ihtiyacı olduğunu hissetmem gerekiyordu. Belki böyle bir durumda çocukça idi ama düşündüğüm şey buydu.

Poyraz benden birçok konuda üstündü. Ne kadar kendini bilmez herifin teki olsa da bu böyleydi. İyi bir işi vardı. Saygılıydı. İnsanlar tarafından parmakla işaret ediliyordu. Dediği gibi tam bir iyi aile çocuğuydu. Aynı zamanda iyi bir aile babasıydı. Poyraz hakkında böyle düşününce bir anlığına Poyraz'ı örnek gösterilen komşu çocuğu, kendimi de derslerine çalışmayan tembel, yaramaz çocuk olan hayal etmiştim.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin