Votelarınızı yorumlarınızı eksik etmeyin onlar çok önemli. .. İyi okumalar öpüldünüz...
Birçok insan günlük tutar. Kiminin konuşmadıklarını dışarı aktarmaktır derdi, Kiminin ise ileride okuyup yüzünde bir tebessümle taçlandıracağı anılarını unutmamaktır.
Benim derdim ne konuşmadıklarımı dışarı aktarmaktı ne de unutmaktı. Patavatsızdım çünkü. Ağzıma ne gelirse sonucunu düşünmeden söylerdim. Hafızamda iyiydi. Öyle kolay kolay unutanlardan da değildim. Gördüğüm duyduğum aklıma sanki bir çiviyle çakılırcasına kazınırdı.
Benim derdim unutulmamaktı. Tuhaftır ki öyle kalkıp dünyayı kurtaran bir kahraman olmak istemiyordum. Ne bir isyanın öncüsü olmak vardı hayalimde ne de toplumu derinden etkileyen bir düşüncenin başkahramanı olmak. Kalkıp bir manken bir oyuncu bile olmak istemiyordum ki ben. Üşengeçtim ben.Elimden gelse tüm günümü elimde bir magazin dergisi yatakta pinekleyerek geçirirdim. Ama yine de istiyordum işte insanlar yıllar sonra bu defterdeki saçma sapan anıları okusunlar işte Asya böyleydi desinler istiyordum. Saçmaydı,ama istiyordum işte.
Kapının tıklatılmasıyla hızla günlüğümü kaldırıp yastığımın altına koydum. Kimsenin ne yaptığımı aslında ne düşündüğümü bilmesine gerek yoktu. Yeterince patavatsızlığımı çekiyorlardı zaten.
Hizmetçimiz boyu bir karışı aşmayan eteğiyle aheste aheste içeri girdi. Tek derdi abimi etkilemek olan sıradan bir kızdı sadece. Diğerlerinin arasında fark edilmiyordu bile. Ama yine de yılmıyor, onu etkilemek için yapmadığı şey kalmıyordu. Bazen ne kadar sürtük gözüktüğünün farkında mı diye merak ediyordum. Ama bunu ne kadar patavatsız olmama rağmen dillendirmemiştim. Bilmesine de gerek yoktu değil mi? Çünkü ben ne söylersem söyleyeyim o değişmeyecekti.
"Harun Bey ile Sedef Hanım sizi aşağıda bekliyorlar"
Hizmetçimizin aheste aheste gidişini izledikten sonra aşağıda olacaklar için kendimi hazırlamak amacıyla iki üç dakika yerimden kıpırdamadım. Sonra bunun yararsız olduğuna karar verip yataktan kalkıp kapıya yöneldim. Her türlü fırtına etkisi yaratacaktı. Beklemenin ne alemi vardı değil mi?
Merdivenleri inerken düşündüğüm tek şey yine ne yaptığımdı. Çünkü bu ailedeki tek sorunlu bendim. Kelimenin tam anlamıyla bir işe yaramaz haytanın tekiydim. kaldırım mühendisi başarılı olabileceğim ve severek yapabileceğim tek meslekti. Tabi eğer gerçek olsaydı.
Merdivenlerin son basamağını da inmemle içerideki gergin hava dört yanımı sardı. Babam her zamanki koltuğunda oturmuş filmlerdeki mafya babalarına benziyordu. Annemse üçlü koltuğun kenarına ilişmiş bir kedi yavrusuna... Cidden bu dünyada biraz eşitlik yok muydu?
Babam elini kaldırdı ve oturmam için karşısındaki koltuğu işaret etti. Hiçbir şey demeden işaret ettiği koltuğa oturdum. Hani fırtına öncesi sessizlik derler ya şuan kesinlikle onu yaşıyorduk. Babam kolunu sağa atarak yanındaki sehpada duran kağıdı eline aldı. Bir kredi kartı ekstresiydi bu. Evet! Kesinlikle fırtına öncesi sessizliği yaşıyorduk.
Babam gözlerini kağıttan ayırarak bana baktı. Tam bir şey söylemek için ağzını açıyordu ki salonda ayak sesleri duyuldu. Başımı çevirip gelem kişiye baktım. Abim üzerindeki takım elbisesiyle gayet şık bir şekilde ayakta dikilirken bakışları beni buldu. Soru basitti. Ne halt işledin sen ? Ceketini hizmetçimize uzatıp yanımıza geldi babamın çaprazına oturdu.
Babam arkasına yaslandı kağıdı ani bri hareketle önüme fırlattı. İrkildim
''5650 lira!"
Babamın bağırışı salonda yankılanırken benim düşündüğüm cidden o kadar harcamış olup olmadığımdı. Çaresizce abime baktığımda çenesinin gerilmiş olduğunu fark ettim. Muhtemelen beni nasıl kurtaracağını düşünüyordu. O an eğer abim olmasa bu evde rahat bir dakikamın bile olmayacağı fikri aklıma dank etti. O benim sadece abim değildi kurtarıcım beyaz atlı prensimdi. Ona ne kadar minnettar olduğumu bir ara söylemeliydim. Ama ilk önce bu fırtınadan sağ kurtulmam gerekiyordu. Abim oturduğu koltukta dikleşti.