Çok ses vardı sokaklarda, bu ses rahatsız ediyordu Kemal'i. İnsanlar Al Sancak'ın ölümünden sonra daha çok seslerini çıkarır olmuşlardı. Aslında onları böyle görmek Kemal'in içindeki bitmek üzere olan ümitleri yeşertiyordu. Bu işe ilk başladığında halk Yunan hükumetine boyun eğmişti. Şimdi ise baş kaldırıyordu. Makale yazarak başladığı bu yolda şimdi ise birinin ölümüne sebep olan bir katil olarak duruyordu eski Kemal'in karşısında. Kemal bodrumdan aldığı kitapları merdivene çıkmış bir şekilde teker teker raflara dizdi. Etrafında uçuşan tozların yoğunluğu burnunu kaşındırmasına neden olurken koluyla ağzını kapatarak hapşırdı.
"Nefret ediyorum şu tozlardan."
"Bugün pek neşeli göremedim seni." Dedi Hatice kitaplığının arkasından Kemal'e bakarak.
"Önemli bir şey yok aslında."
"Baksana Kemal." Dedi Hatice Kemal'in yanına merdivenini çekip kitapları dizmeye başlarken. "Al Sancak gerçekten bu kütüphane'nin bodrumunda mı takılıyormuş?"
Hatice kestane rengi kıvırcık saçlarını arkasından at kuyruğu şeklinde toplamıştı. Nicos'un kütüphanesinde çalışan Kemal gibi diğer gençlerden biriydi.
"Anlamadım pek orasını." Dedi Kemal kitaplara nefesini verip tozların uçmasına neden olurken.
"Neredeyse bizim de başımız yanacaktı burada çalıştığımız için."
"Şahsen benim o sebeple gittiğim yerde yunan askerine saldırdığım için başım yanıyordu."
Hatice Kemal'in omzuna yavaşça vurdu.
"Ucundan dönmüşsün, bazen hakim olamıyorsun sinirine."
Hatice de Kemal'e yardım edip kitapların tozunu silerken tekrar konuşmaya başladı.
"İbrahim Efendi'nin karısı gene gebeymiş."
'Bize ne bundan Hatice? Önüne dönsene." Dedi Kemal bakışlarını Hatice'ye çevirirken.
"Ama dokuzuncuya hamile, boş geçtikleri sene yok vallaha."
Kemal gülmesine engel olamazken Bay Nicos'un ayak seslerini duyduğunda Hatice'yi dürttü. İkisi de aralarında kıkırdarken Bay Nicos yanlarına geldi.
"Sohbetinize doyum olmuyor, ha çocuklar?"
"Az kaldı Nicos Efendi, yerleştirdik tozlarını alıyoruz şimdi."
"Tamam kızım da arada dinlenin, sıkmayın kendinizi."
Kemal ve Hatice başını sallayıp çalışmaya geri döndü. O sırada Komutan Lambros da Theon'u odasına çağırmıştı. Theon haberi aldığında babasının ne hakkında konuşacağını tahmin edebiliyordu. Yunan bayraklarının asılı olduğu koridorda yavaş adımlar atarak babasının odasına doğru ilerledi. Yanından geçen askerler Theon'a selam verdi. Theon askerler arasında çok sevilirdi ama bir o kadar da korkulurdu. Oldukça katı ve sertti. Bu huyu Kemal'in yanında kaybolsa da etrafına karşı tutumu bu şekildeydi. Komutan Lambros'un odasının önünde geldiğinde durup derin bir nefes aldı. Aldığı nefesi bıraktıktan sonra kapıyı tıklayıp içeri girdi.
"Beni çağırmışsınız."
"Annen nişanı atmak istediğini söyledi. "
Theon Komutan Lambros'un bu sözlerine başını sallayarak yanıt verdi. "Doğru söylemiş."
Komutan Lambros Theon'un böyle söylemesini beklememişti. Koltuğuna oturup gözleriyle önündeki iki koltuktan birini işaret etti. Theon koltuklardan birine oturduktan sonra Komutan Lambros sözüne devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)
RomanceAl Sancak nihayetinde ölmüştü. Hayır, Al Sancak halkın arasında neden olduğu ölümü acımasızca izliyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu, ne acı ne de merhamet. Tetiği Kemal çekmese de Petros'u öldüren oydu. Bu ilk cinayetiydi, belki de son olmayacaktı...