Aradan iki hafta geçti. Theon'un o sözlerinden sonra ailesi Petros'un ölümünden dolayı böyle olduğunu düşünmüşlerdi, bu nedenle bir süre ısrar da etmediler. Nişanı attı denilebilirdi, yüzüğü takmıyordu lâkin resmi bir şey yoktu ortada. Kemal ile iki haftada normalden çok daha yakın olmuşlardı. Her günlerini beraber geçiriyorlardı, elbet ki bu durumda Kemal'in diğerlerini eğitme işi riskliydi. Fakat bu sorun değildi, neticede kişi görüşmek istediğine her zaman zaman yaratabilir. Ki Theon da Kemal'in en çok görüşmek istediği kişiydi. Tahir ve diğerleri ise bu kısa sürede oldukça gelişmişlerdi. Hepsinin kendince daha iyi olduğu özellikler vardı ama Feride bu özelliklerin hepsine sahipti. Sabah yedi saatleri, güneş tepede eğitim aldıklarını evin üzerine çıkmış etrafı aydınlatıyordu. Kemal üzerini çıkardı, gözlerini bağlayıp Tahir'in karşısına geçti. Aralarında yaklaşık yedi metre vardı. Tahir, reflekslerini geliştirmek için tasarladığı sapanın lastiğine kurşun büyüklüğüdeki taşı koydu. Ardından Kemal'in çaprazına doğru ilerledi. Tahir yavaş adımlarla yürürken Kemal konsantresini Tahir'e vermişti. Etraftaki şarkı söyleyen bülbül, rüzgardan dolayı yerde sürüklenen ölü ot, kanat çırpan kuş sesleri ile ilgilenmeyip tüm dikkatini Tahir'in atacağı hamleye odaklamıştı. Tahir, sapanının lastiğini geriye doğru çekip Kemal'in boynuna doğru nişan aldı. Lastiği geriye çekip bıraktığında Kemal taşın nereden geldiğini hafif rüzgar basıncı ve lastiğin çıkardığı ufak ses ile anlamıştı. Hızlı hareket edip taş tam boynuna isabet edecekken sağa doğru dönüp taşın yanından geçmesini sağladı. Kemal gözüne bağladığı siyah örtüyü çıkartıp Tahir'e baktı.
"Taş biraz daha büyük olsaydı başaramazdım."
"Harikaydın Kemal abi!"
"Büyük taşı fark etmek kolay, önemli olan küçük taşın varlığını fark edebilmek." Dedi Tahir elindeki sapanı indirip Kemal'in az önce çıkardığı kazağı ona doğru fırlatırken. Kemal, Tahir'in attığı kazağı havada tutup üstüne geçirerek konuştu.
"Öyleyse şimdi dönelim, Feride ve Cemil dükkandalar zaten. Siz oraya ben kütüphaneye."
Diğerleri de başını salladıktan sonra mahalleye döndüler. Kemal kütüphaneye, Ali ve Tahir de babasının dükkanına doğru yol aldı. Saatler geçmişti, güneş ışınları dinmiş gölge basmıştı İzmir'i. Saat öğlen bir civarlarıydı. Kemal, kapı açıldığında çalan küçük zil'in sesini duymasıyla kapıya doğru baktı. İçeri gelen Theondu. Onu görmesiyle gülümseyip önünde kitabı anlattığı kızlara baktı.
"İzninizle."
Theon'un yanına gelecekken Theon eliyle dur işareti yaptıktan sonra gülümsedi.
"Sen işini hallet ben buradayım."
Kemal başını sallayıp kızlara döndü. Kızların sorularına karşılık olarak kitabı anlatırken kızların Kemal'e olan bakışları Theon'u rahatsız etmişti. İçine düşecek gibilerdi neredeyse.
"Tamam." Diye devam etti Theon. "Acelem var benim gelsene yanıma."
"Ay ne kadar yakışıklı." Diye fısıldadı kız yanındaki arkadaşına. Fısıldadığı arkadaşı ise devam etti kulağına yanaşıp. "Asıl bu beyin sevgilisi var mı acaba?"
Kemal fısıldaşmaları duyup Theon'a yakışıklı diyen genç kıza baktı.
"Sevgilisi var."
"Üzüldüm, kim acaba?"
"Ben."
"Anlamadım?"
Theon'un Kemal'in ben demesiyle gözleri büyüdü, şaşkınlıkla Kemal'e bakıyordu. Kemal ise kendine gelip üstünü düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)
RomansaAl Sancak nihayetinde ölmüştü. Hayır, Al Sancak halkın arasında neden olduğu ölümü acımasızca izliyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu, ne acı ne de merhamet. Tetiği Kemal çekmese de Petros'u öldüren oydu. Bu ilk cinayetiydi, belki de son olmayacaktı...