Güneş henüz doğmak üzereyken Cemil, Tahirin babasına yardım etmek için dükkana gitmiş, sigarasını yakmıştı. Dükkanın önünde sigarasını yudumlarken etrafta göz gezdirdi. Henüz kargalar dahi uyanmamışken o burada durmuş, Ankaraya gitmeden önce veda edecek kimsesi olmadığını düşünüyordu.
"Bir anam var benim" diye geçirdi içinden. "Benim arkamdan tek o ağlar, diğerleri arkasından ağlatırken."
Annesinin ise kaç sene ömrü kalmıştı ki artık? Elleri dahi tutmuyor, ilaçsız bir gün dahi geçiremiyordu. Annesi de gitse kim kalırdı ki geriye? Kardeşi evlenip gitmiş, babasının zaten annesinden pek farkı kalmamıştı.
"Cemil?"
Aniden gelen bu ses kesmişti Cemilin bu düşüncelerini. Cemil sesin geldiği tarafa baktığında Theonu gördü.
"Theon Konstantaras?"
Yanına gidip elini uzattı. Theon Cemilin beklemediği bir şekilde elini pas geçip ona sarılmış, selamlaşmasını bu şekilde yapmıştı.
"Sen gitmemiş miydin?"
"Döndüm."
"Hay Allah." Dedi sigarasından Theona da uzatırken. "Nedenini tahmin edemiyor değilim."
Theon Cemilin ikram ettiği sigaradan alıp arkasına yaslanmış, arada dükkanın penceresinin içerisine göz atarken konuşmaya devam etmişti.
"Bir Yunan ile Türkün dost olamayacağını en ağır şekilde belli ediyorsun."
"Yanlış mıyım? Toprağımı işgal ediyorsun Theon. Benim o kadar mezhebim geniş değil."
Theon sigarasını dudaklarından alıp iki parmağının arasına yerleştirdi. "Amaaan." O yemyeşil gözlerini Cemile çevirdi. "Yakında kardeş kardeşe yaşayacağız zaten, şimdi çok düşünmeye gerek yok."
"Ağzının ortasına bir yumruk atmak çok isterdim Yüzbaşı... biliyorsunuz değil mi?"
"Hakkındır."
Cemil, Theonun içeriye doğru kaçamak bakışlarının farkındaydı. İçten içe sırıttı.
"Anladım. Kemali arıyorsun sen, buraya geliş amacın onunla karşılaşmaktı değil mi? Zaten kütüphanenin sokağından geldin, ilk uğradığın yerin neresi olduğunu tahmin etmek zor değil elbet."
Theon dağılmış dikkatini hemen toparlayıp ukala fakat pek de inandırıcı olmayan bir şekilde güldü. "Kemal mi? Hah. Ne yapacakmışım ben Kemali?"
"Orasını ben bilemem. Daha önce ne yapıyorsan onu yapacaksındır."
"Onunla eski samimiyetimiz yok artık. Arkadaş dahi değiliz, bana son bakışını hatırlıyorum... son derece duygusuz."
Cemil tek kaşını kaldırarak Theon'a baktı. "İnsan arkadaşına Yunanistana giderken haber verir Theon. Sen ne yaptın? Kimseye haber vermeden çekip gittin. O sevgi dolu arkadaşlığınızı kimin bitirdiğini ikimiz de çok iyi biliyoruz."
"Bana gitmemi söyledi!" Dedi Theon bir anlık öfke ve hayal kırıklığıyla. Ardından tepkisinin gereksiz ve heyecanlı olduğunu fark etti. Sesini alçaltıp yere baktı. "Yani ben kal dersen kalırım demiştim... neyse ne. Ferit ve küçük Kemal nerede? Onları geldiğimden beri görmedim."
Ferit ismini duymasıyla Cemilin kalbine bir ağırlık çöktü. Ah...ne kadar zaman geçmişti o ismi duymayalı, o ismi duyunca kalbi sıkışmayalı. Theon Cemilin duraksamasını fark etti. Beti benzi atan bu yüzü fark etmemek elbet de mümkün değildi.
"Sorun nedir?"
"Bir şey yok." Dedi gözlerini kaçırarak. "Onlar gitti başka şehire, taşındılar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)
RomansaAl Sancak nihayetinde ölmüştü. Hayır, Al Sancak halkın arasında neden olduğu ölümü acımasızca izliyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu, ne acı ne de merhamet. Tetiği Kemal çekmese de Petros'u öldüren oydu. Bu ilk cinayetiydi, belki de son olmayacaktı...