Kalabalık dağılmaya başlarken Kemal hâlâ Petros'un vurulduğu ortama bakıyordu. Elbet ki kimsenin suçsuz yere ölmesini istemezdi lâkin ya onlardan biri ölecekti ya da yunanlardan. Birinin kendi yüzünden ölmesi sorumluluğunu sırtlanırken yumruğunu sıktı. Ortada bir savaş vardı, suçlu suçsuz herkes can veriyordu. Elbet ölenler olacaktı, geri kalanlar ise ölenler için yaşayacaktı. Kemal derin bir iç çekip yüzündeki acı gülümsemeyle Tahir'e döndü.
"Hadi gidelim."
Kemal ne kadar hissettiklerini yüzüne yansıtmasa da Tahir her şeyin farkındaydı. Kemal'in ne hissettiğini, ne düşündüğünü biliyordu. Çocukluk arkadaşı olmalarının yanı sıra Kemal'i en iyi tanıyan oydu. Kemal'i ilk kez böyle görüyordu, yüreğindeki ağırlığı kaldırmaya çalışan Kemal bunu dışarı yansıtmamak istiyordu ancak Tahir dışarıda değil, zihninin içindeydi. Bir kişinin gözlerine bakarak niyetini anlayabilirdi. Harun'un Tahir'in ismini söylememesinin bir sebebi de buydu, Tahir'in manipüle yeteneği. Kişinin gözlerine bakarak aklına girerdi. Sözcükleriyle, bakışlarıyla, beden hareketleriyle. Tahir, Kemal'i rahatlatıp ortamı yumuşatmak için gülümsedi.
"Uzun zamandır birbirimize vakit ayıramıyoruz, bir şeyler içelim mi?"
"Olur." Dedi Kemal Tahir'in gülümsemesini karşılıksız bırakmayarak. Tahir, bir çift gözü üzerinde hissederken Kemal'e bakan Theon'a baktı. Kemal'e döndüğünde onun da Theon'a baktığını fark etti. Theon'un yüzünde ne üzüntü ne de acı vardı. Her ne kadar ifadesi soğuk gözükse de içi yanıyordu. Petros, onu kendi elleriyle öldürdü. Kalbi kırıktı, daha da parçaladı. Kemal'in üzerinde sadece Petros'un ölümünün sorumluluğu değil, arkasında bıraktığı gözyaşlarının da sorumluluğu vardı.
"Kemal." Dedi tanıdık bir ses ona doğru yürürken. Kafasını çevirdiğinde geçen gece kanlar içinde bıraktığı Talos'u gördü. Hatırlamış mıydı? Hayır, bu bakışlar o anlama gelmiyordu. Sadece gelip selam verecekti, peki ya Kemal selam vermekle kalacak mıydı? Talos Kemal'in yanına gelip selam verdi.
"Sizi görmek güzel."
"Seni de." Dedi Kemal Talos'un yanındaki Maria'ya bakarken. Talos ve Maria'yı gören Theon hızlı adımlarla yanlarına geldi.
"Nasılsınız Bayım?"
"İyiyim bayan Konstantaras, ya siz?"
"Sizi görüp iyi olmamak elde değil."
Tahir ortamdaki hiçkimseyi tanımıyordu. Eskiden Kemal'in tanıdığı herkesten haberi olurdu. Kemal'in konuştuğu bu insanlara baktığında Kemal ile uzaklaştıklarının bir kez daha farkına vardı. Theon ise sadece başıyla selam vermişti. Kemal, ikisini de es geçip Theon'a döndü.
"Gerçekten bulmuşsun."
"Evet." Dedi Theon başını sallayıp. "Al Sancak öldü."
"Theon'un en yakın arkadaşıydı." Dedi Talos bunu Theon'un yüzüne vurarak. Bilerek yaptığı belliydi, geçen geceden sonra daha çok canını yakmak istiyordu.
"Talos." Dedi Kemal Theon'u rahatsız ettiğini fark ettiğinde. " Hephaistos tarafından bronz dövülerek şekillendirilmiş dev. Yunan mitolojisinde üstün bir zanaatçı olarak bilinen daidalosun yeğenidir. Talos Daidalos'u ustalıkta kendisini geçmekle tehdit eder. Kıskançlıktan kendini kaybeden Daidalos ise Talos'u haklar."
Talos, ilgiyle bakışlarını Theon'dan Kemal'e çevirdi.
"Evet, Yunan tarihine oldukça hakiminsiniz görüyorum ki."
"Ne de olsa düşmanını iyi tanımalısın."
Theon bu cümleyi hatırlıyordu. Türk tarihini araştırmak için gidip Kemal ile tanıştığı kütüphane de Kemal'e karşı bu cümleyi kullanmıştı. Tahir, Kemal'in elini tutup dürttü. Bu hareketten sonra Theon düşünmeyi bırakıp Tahir'in eline baktı. Talos ise konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)
DragosteAl Sancak nihayetinde ölmüştü. Hayır, Al Sancak halkın arasında neden olduğu ölümü acımasızca izliyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu, ne acı ne de merhamet. Tetiği Kemal çekmese de Petros'u öldüren oydu. Bu ilk cinayetiydi, belki de son olmayacaktı...