Açelya Çiçeği.

278 23 8
                                    

Kemal'in ağzından dökülen her bir cümle, öyle iddialı ve netti ki kafasındaki her şey oturmuştu. Elizabeth masaya baktı. Bu yenilgi üzerine bu cümleler gururunu sarssa da Kemal'e olan ilgisinden bir şey eksilmemiş, aksine çok daha artmıştı. Anlamıştı ki o normal bir Türk genci değil, çok daha fazlasıydı. Kapının tıklatılması üzerine Elizabet başını kapıya doğru çevirip konuştu. "Gir."

Malikanede çalışan yaşlı kadın kapıyı açtı, fırından yeni çıkmış börek kokusu aşağıdan buraya kadar gelirken kadın gülümsedi.

"Türk yemeklerini merak ettiğinizi söylemiştiniz hanımefendi, aşağı buyurmaz mısınız?"

"Elbet ki buyururuz!" Dedi bayan Roth burnuna gelen kokunun aşkıyla tutuşup Kemal'e bakarken. "Değil mi?"

Kemal yavaşça başını sallayıp ayağa kalktı. Üzerini düzeltti. kalktığı sandalyesini masaya doğru iterek yerleştirdi. Ne olursa olsun hiçbir koşulda efendiliğinden ödün vermiyordu.

Kemal ve Elizabeth aşağı indiğinde masanın hazırlanmasına yardım eden Tahir Kemal'e baktı. Kemal ise Tahir'e bakıp hafifçe başını eğdi, gülümsüyordu. Tahir de gülümseyerek karşılık verdi. Dışarıdan bakılınca sadece birbirlerine bakıp gülümseyen bu ikilinin arasında yalnız bir gülümsemeden fazlası, bir sohbet geçmişti aslında. Bu sadece ikisinin anlayabileceği bir dildi.

Kemal bahçeye çıkan kapıya doğru baktı. Az önce gördüğü kahyanın yanında başka biri vardı. Neredeyse aynı, Kahya gibi giyinmişti. Dudakları ince, hafif sarışın olan bu kişinin Elizabeth'in yanında gelen iki kahyadan bir tanesi olduğunu düşündü. Elizabeth'e birazdan geliyorum dermişcesine elini kaldırdı. Bahçeye doğru adımlarını hızlandırıp kahyaların yanına geldiğinde ise hafifçe başını eğip selam verdi. Kahyalar da aynı şekilde eğilerek karşılık vermişti.

"Bir şey mi isterdiniz?" Dedi yukarıda gördüğü Kahya.

"Hayır, sadece size selam vermek istedim."

"Bu nazik davranışınız için teşekkür ederim." Dedi bir diğeri Kemal'e sigarasını uzatırken. "Almaz mıydınız?"

"Kullanmıyorum, teşekkür ederim."

"Ne şanslısınız."

"Ne için?"

"Bana sigara uzatılsa efendim, reddedemezdim."

"Öyleyse kendinize hakim olmayı öğrenmelisiniz." Dedi Kemal hafif gülümseyerek. Ardından içeri doğru baktı. "Dedektifi daha fazla bekletmesem iyi olur."

"Bekletilmeyi sevmez."

"Öyle ya, amma sinirlenir." Dedi diğeri.

"Uzun zamandır tanışıyorsunuz anlaşılan."

"Pek sayılmaz, ama bekletilmeyi sevmediğini öğrenmek için çok zamanım oldu."

"Ya siz efendim?" Dedi bir diğeri Kemal'e yaklaşarak. "Bayan Roth ile ilgileniyor gibisiniz."

"O kadar çok belli ediyor muyum? Cidden, yalan söyleyemiyorum sanırsam..." Kemal gözlerini içerideki Elizabeth'ten kahyalara çevirdi. Heyecanla,

"Anlamış mıdır?"

"Ah, biz bile anladık!"

"Anlamak için dedektif olmaya bile gerek yok." Dedi elindeki sigarasını söndürürken.

"Kim bilir, belki de var." Dedi Kemal sırıtarak. "Size keyifli sohbetler."

Rüzgarda dağılmış saçlarını düzeltip tekrardan içeri gitti. Bütün bu olanlar aklındaki düşünceyi doğruluyordu. Peki ya ne düşünüyordu? Kahyalar Kemal'in Elizabeth ile ilgilendiğini düşündü lâkin durum tam tersiydi. Ne yazık ki Elizabeth Kemal'in umrunda dahi değildi, amacına ulaşmak için kullandığı bir piyondan başka bir hiç. Fakat Kemal kahyaların düşüncelerine ortak olup onlara katıldı. Kemal yalan söyleyemediğini söylerken haklıydı. Yalan söylemiyor, yalanı yaşıyordu. Elizabeth ile ilgiliymiş gibi davranmak mantıklı bir rol olsa da ondan hoşlanmayan, hatta kadınlardan hoşlanmayan bir erkek için pek hoş bir durum değildi.

Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin