Evsiz kalırım, Vatansız kalırım.

248 17 29
                                    

Uzun bir koşuşturmacadan sonra Kemal gökyüzünde süzülen güvercini kaybetti, hızına yetişememişti. Derin nefes alıp verirken arkasındaki ağaca yaslandı. Kalbi oldukça hızlı atıyor, nefes alışverişlerini kontrol edemiyordu. Elini kalbine koyup sakinleşmeye çalıştı, avcunun içinde hissettiği his sanki içeriden biri dışarı çıkmak istiyor, kapıyı zorluyor gibiydi. Başını geriye atıp derin bir nefes aldı, tüm vücudunda hissettiği bu korku, ne acımasız bir histi.

Yaslandığı yaşlı ağaç gövdesinden sırtını çekip kendini ortasında bulduğu ormanda, Tahir'i bulmak adına tekrardan harekete geçti.

Tahirin bir sütü andıran teninden eser kalmamış, o narin vücudu kana bulanmıştı. Gözlerini açmakta zorlanırken yüzüne bir yumruk darbesi daha almasıyla oturduğu bağlı olduğu sandalye ile birlikte yere yapıştı.

"Konuşsana Türk köpeği!"

Sesin sahibi yerde yarı baygın bir şekilde yatan Tahir'in saçından tutup geriye doğru çekti, üzerine çöküp sertçe yüzünü avcunun arasına alıp sıkmaya başladı. Tahir'in gözleri hafif giderken bu ani hareketle fal taşı gibi açılmıştı lâkin tek gördüğü simsiyah toprağa bulanmış botlardı.

"Al Sancak sen değilsen, kim?"

Tahir yere ağzındaki kanı tükürüp derin bir nefes aldı, konuşabilecek hâle geldikten sonra sesin sahibi olan, yunan askerine baktı.

"Al Sancak..." dedi Tahir yüzündeki kanların ardından gülümserken. "Al Sancak ben değilim, bizleriz. Toprağına zulmettiğin her bir Türk'üz."

Bu cevaptan sonra yunan askeri gülmeye başlayıp doğruldu. Yüzündeki sırıtış yavaş yavaş kahkahaya dönüşmüştü. Sinirleri bozulmuş olan katedefisi askeri, nam-ı değer Dimitris Pariosun alnında damarı atmaya başlamıştı.

"Yine de sen olsaydım Al Sancak'ı görmek istemezdim."

"Neden?"

Tahir yavaşça sırıttı. "Onu sadece ölüler görür."

"Sen karşında kim var biliyor musun çocuk?"

Tahir iyice öksürmeye, kan kusmaya başladı. Bunları gören Dimitris sinirini alamayıp Tahir'in karnına sert bir şekilde tekme atmaya başladı, tahtadan, duvarları dökülen bu kırıntı evde Tahir her bir darbede acıyla inleyip, yerde kayıyordu. Pencereye konan beyaz bir güvercin Dimitris'in duraksamasına neden oldu. Türk nefretini Tahir'den çıkaran yunan askeri pencereye yanaşıp güvercinin ayağına bağlı olan notu aldı.

"Bu da ne lan?"

Notu açıp okuduğunda ise kağıdın üzerinde anlam veremediği şekiller olduğunu gördü. Geometrik şekillere benzeyen bu cisimlere harf demeye bin şahit isterdi. Güvercinin Tahir'in üzerine konup kırmızılaşmış gömleğini çektiğini gören Dimitris, notun Tahir'e olduğunu anlamıştı. Notu Tahir'e uzatıp konuştu.

"Ne yazıyor?"

Tahir nota baktığında gözleri büyüdü. Bu, Kemal ile küçükken uydurdukları harflerdi. Oyun oynamak için birbirlerine bu geometrik şekillerle mektup yazar, gönderirlerdi. Tahir başını olumsuz bir şekilde salladı.

"Bilmiyorum."

Kağıdı eline almak için uzattığında Dimitris kağıdı çekti lâkin Tahir'in parmağından akan kan kağıda bulaşmıştı.

"Neyse ne." Dedi Dimitris güvercinin ayağına notu tekrardan yerleştirirken. "Belli ki alıcısı biz değiliz, kime giderse gitsin."

Güvercin notu alıp gittikten sonra ormanda yolunu bulmaya çalışan Kemal'in üzerinden uçtu. Kemal güvercini gördüğü an iki parmağını dudaklarının arasına yerleştirip ıslık çaldı. Güvercin Kemalin omzuna kondu, Kemalse bir hızla notu alıp açtı. Lâkin tek gördüğü notun kenarındaki yoğun kan iziydi.

Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin