Ali her gün kütüphaneye gelmeye başlamıştı. Elbet ki peşinden ayrılmayan Selim de Ali ne yaparsa arkasından gidiyordu. Dolayısı ile bu ikili kütüphaneden çıkmaz olmuşlardı. Selim resim çizerken bir yandan kitap okuyan Ali'ye baktı. Canı sıkılmıştı, dolayısıyla Aliye bulaşmak da istiyordu. Sandalyesini yavaşça Aliye doğru kaydırıp başını omzuna koydu. Omzundaki ağırlığı hisseden Ali başını kitaptan ayırıp Selim'e baktı.
"Uykun mu geldi?"
"Hayır." Dedi Selim başını iki yana sallayarak. "Ne yapıyorsun bakmak istedim."
"Pekâlâ."
Ali tekrardan önüne döndüğünde Selim kaşlarını çatıp göz devirdi. Tek istediği birazcık ilgiydi oysa.
"İlgilen lan benimle piç!"
"Sessiz konuş lan!"
Selim etrafına baktıktan sonra birazcık daha yanaşıp fısıldadı. Alinin önündeki kitabı eline alıp kendi tarafına çekmişti.
"İlgilensene benimle."
"Ne yapmamı istiyorsun?"
"Kucağına al, saçlarımı falan okşa."
"Burada seni kucağıma alamam."
"Asarlar mı bizi?" Dedi alaycı bakışlarla.
"Asmakla kalmazlar."
Selim dilini çıkartıp sırıttı. Başını masaya yaslayıp Ali'ye doğru baktı. Bir yandan gülümsüyor bir yandan da elindeki kalemle oynuyordu.
"Ben çok dayak yedim yetimhanede bu yüzden."
"Erkeklerden hoşlanıyorsun diye mi?"
"Galiba."
"Erkeklerden hoşlanmak suç mu?" Dedi Ali kaşlarını çatarak sinirli bir şekilde.
"Değil ama," Dedi Selim sırıtarak. "Hayırdır benden çok sinirlendin, erkeklerden mi hoşlanıyorsun?"
"Elbet ki hayır saçmalama."
"Sen benden hoşlanıyorsun, kabul et."
"Allah Allah, sürekli bunu söylüyorsun ama bunu doğrulayan bir davranışım yok. Asıl benden hoşlanan sensin ve erkeklerden hoşlanmamı istiyorsun."
"Hayatım, ben herkesten hoşlanırım."
"Ben farklıyım."
"Veya farklı olmayı dilerdin." Dedi Selim yattığı yerden doğrularak. "Benim için diğerlerinden farklı olmak isterdin."
Ali durdu. Ne diyeceğini bilemezken Selim karşısında kendinden emin bir şekilde duruyordu. Klasik Selim, her zaman iddialı ve kendinden emindi. Fakat Alinin duraksamasının nedeni bu değildi, kendi de bilmiyordu. Sahiden, ne olmuştu birden?
"Neyse ne." Dedi Ali eşyalarını toplarken. "Bu kadar makara yeter. İşine bak."
Kemal uzun zamandır gelmediği bu yere vardığında içinde garip bir his oluştu. Tarif edemediği kalbindeki bu ağırlık acının yanında heyecanı da anımsatıyordu. Yavaş adımlarla çam ağacının altına doğru ilerlerken gözlerinin önüne Theon geldi. İlk öptüğü, ilk elini tuttuğu, ilk seni seviyorum dediği o değerli anlar. Ne ilginçtir ki bu anılar artık hiç yaşanmamış gibi, üç saniyelik bir rüya ile eşdeğerdi. Ne Theon vardı ne de Kemal. Öyle de olsa bu hatırladığı anılar içindeki boşluğu doldurmak için yeterliydi, şimdilik. Kemal gömleğinin kollarını katlayıp aldığı Açelya çiçeğinin tohumlarını toprağa gömmeye başladı. Çam ağacının Kemal için barındırdığı anlama Açelya çiçeği de eklenmişti. Theon olmasa da ona olan aşkını yaşattırmaya devam etmek istiyordu. Önce çıplak elleriyle yağmurdan ıslanmış toprağı kazmaya başladı. Tohumları yavaşça toprağa yedirirken avucunun içiyle toprağı okşadı. Bir toprağa, bir tohuma bile bu denli nazik olan bu genç birçok kişinin ölümüne sebep olmuştu. Yerden doğrulup ağacın yanındaki göle gitti. Ellerini yıkaması bittiğinde gölün yansıması sadece Kemal'i değil Tahir'i de göstermişti. Kemal Tahir'in yansımasını gördüğünde hızla arkasını döndü. Tahir Kemal'e elini uzatmış gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)
RomanceAl Sancak nihayetinde ölmüştü. Hayır, Al Sancak halkın arasında neden olduğu ölümü acımasızca izliyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu, ne acı ne de merhamet. Tetiği Kemal çekmese de Petros'u öldüren oydu. Bu ilk cinayetiydi, belki de son olmayacaktı...