Smyrna değil, İzmir!

266 22 21
                                    

Atan, Basic, Artimus, Dimitris... ha? Dimitris!

Selim Dimitris Parios'un üzerinde yazan 'Katedáfisi' ismini gördüğünde sırıtarak dosyayı eline aldı. Yavaşça kurcalamaya başlarken gözlerinin kamaşmasına sebep olan fener ışığını hissettiğinde kalbi durdu sanki, dudaklarının arasından nefes alıp vermeye başlarken arkasını döndü. Kulaklarında yankılanan o ses, renginin solması için yetmişti.

"Kolay gelsin, néos ándras."

Selim ışığın kamaştırdığı gözleriyle önünde duran Yunan askerine bakarken ellerini havaya kaldırdı, yavaşça sandalyeden aşağı inerken asker konuştu.

"Kıpırdama!"

"Sakin olalım efendim. Oturun bir papatya çayı içelim, uslu uslu konuşalım."

Asker selimin saçından tutup ileri doğru fırlatırken bağırdı.

"Tek hareket dahi edersen senin kelleni alırım!"

Selim var gücüyle itildiği masaya doğru düştüğünde bir hışımla kalkarak yanındaki sandalyeyi kaldırıp Yunan askerine fırlattı. Bunu kalkan olarak kullanıp fırsat bilen Selim odayı kaplayan kitaplıklar arası koşturmaya başladı. Kaçmak yerine saldırabilirdi fakat yalnız başınayken bu en ufak sesin yankı yaptığı odada saldırıda bulunmak aptalca olurdu. Asker, üzerine gelen sandalyeyi kenara fırlatıp Selim'in peşinden koşmaya başladı. Selim arkasında yaklaşan ayak seslerinin hızlandığını fark ettiğinde kitaplıktan kitaplığa koşmaya başladı. Amacı askeri şaşırtıp kaçmak için biraz daha vakit kazanmaktı. Selim, kitaplığın kenarından döndüğünde hemen arkasından hızla Yunan askeri de döndü fakat döndüğü gibi boğazında Cemil'in ellerini hissetmesi bir olmuştu. Cemil Yunan askeri kitaplığın kenarından döndüğü an hemen boğazına yapışmış, havaya kaldırıp sıkmaya başlamıştı. Cemilin arkasında saklanan Selim askere doğru dilini uzatırken asker iki eliyle Cemilin ellerini tutup kurtulmaya çalışıyordu. Havada asılı kalmıştı, ayaklarını bir ileri bir geri ittirmesi hayata tutunmanın son çırpınışlarıydı.

"Nerdeydin sen Cemil ya, altıma sıçtım oğlum!"

"Diğer odayı kontrol ediyordum." Cemil tuttuğu boğazı daha fazla sıktıktan sonra askerin belindeki silahı alıp öteye attı. Boğulmak üzere olan asker silahın zıt tarafına doğru fırlatılınca derin bir nefes almaya kalmadan üzerinde bir ağırlık hissetti. Cemil askerin üzerine çıkmış öldüresiye yumruk atıyordu. Amacı öldürmek değil bayıltmaktı elbet ki.

"Dosyayı aldıysan uza, ben hallederim."

Selim başını salladı. Cemil Yunan askerinin döverken Selim diğer katedafisi askerlerinin de dosyasını bulmuş, dosyalarla beraber oradan uzaklaşmıştı. Cemil bir süre sonra altındaki herifin gülümsemesiyle ve başında hissettiği ağırlıkla duraksadı.

"Ani bir hareket edeyim deme, kalk."

Cemil başına dayanan silahı hissettiğinde iki vardiya gezen askerlerden bir diğeri olduğunu anlamıştı. Hafifçe ayağa kalktı. Arkasını dönmesine, tek bir hareket etmesine dahi izin vermeyecek kadar sert tutuyordu silahı arkasındaki isim. Aynı zamanda bir o kadar da kararlıydı. Tek bir hareketinde sıkacakmış gibi bekletiyordu parmağını tetikte. Cemil kalktığında dövdüğü asker aniden kalkıp ötede duran silahını aldı, beline geçirip tekrardan yanına geldi Cemil ve diğer askerin.

"Ne bu vaziyet Goran?"

"Gizlice girmişler buraya, fark ettiğimde saldırıya uğradım."

"Bu herif mi?" Dedi diğer asker Cemilin başına yasladığı silahı hafifçe Cemil'e vurarak. "Kalıplı geniş bir herifsin diye güçlüsün sanma. Güç kollarında değil, kafanı uçurmayı beklediğim bu tetikte."

Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin