Kemal planını anlattıktan sonra akşam olmuştu. Konstantaras malikanesinde babası Theon'u taktir ederken Maria karşı çıkıyordu.
"Nasıl böyle bir şey yaparsın? Ne hakla onları öldürürsün? Biz Yunan ve Türk kardeşliğini savunmuyor muyduk, ne ara onları öldürür olduk?"
Theon Maria ile aynı fikirdeydi ama Maria'nın unutup Theon'un unutmadığı bir şey vardı, savaşta oldukları.
"Evet ama," Dedi Theon. "Hedefi üzerime çekmem gerekiyordu Maria."
"O insanların hiçbir suçu yoktu!"
"Bize baş kaldırdılar ve Theon da öldürdü, tam da oğluma yakışır bir hareket."
"Katılıyorum." Dedi Melina. "Theon doğru olanı yaptı."
"İnanamıyorum size..."
"Onları öldürmek zorunda kaldığım için üzgünüm ama zorundaydım... lütfen üstüme gelme daha fazla yük kaldıramam Maria, lütfen."
"Neyse ne, Katarina konusunu düşündün mü Theon?"
"Katarina konusunu mu düşünecektim patéras?"
"Elbette. Petros konusundan dolayı üstüne gelmemiştik ama şimdi evlenebilirsin."
"Onunla evlenmeyeceğimi söyledim sana."
"Ben de evleneceğini söyledim."
"Daha fazla ısrar etmeyi kesin, en sonunda bazı şeyler söylemek durumunda kalacağım."
"Tehdit mi ediyorsun?"
"Belki de. Mesela küçükken yaşadıklarımın öğrenilmesini istemezsin değil m-"
Komutan Lambros, eline aldığı şampanya şişesini Theon'un kafasında patlattı. Ardından ise sinirle tokat attı.
"Haddini bil."
Melina, Theon'un kanayan başına bakarak Lambros'a baktı.
"Ne yapıyorsun sen?"
Lambros, yanına gelen Melina'yı itti. Theon'un yakasından tutup odasına çıkardı. Kapıyı kilitlerken Theon'u da yere itmişti. Yavaşça Theon'a döndü, pantolonunun kemerini çıkartırken konuştu.
"Ne dedin az önce sen?"
Komutan Lambros uzun boylu kalıplı bir adamdı. Tam bir komutan denilebilirdi. O hiddetle Theon dengesini kaybedip yere düştü. Babası üzerine doğru gelirken geri geri gidiyordu. Kemerini çıkardığı anda Theon korktu, anladığı şey bambaşkaydı. Komutan Lambros sırıttı.
"Merak etme, öz oğluma o şekilde dokunmam."
O pis sırıtışları karşısında Theon gördüklerine inanamadı. Övünüyor muydu? O sırıtışları karşısında Theon'un başından kanlar akarken ayağa kalktı.
"Lâkin karşında onbir yaşındaki değil, yirmi dört yaşındaki Theon duruyor. O kemerin bana değmesine izin vermem ve karşımdaki babamdır, yapmam demem Komutan."
"Ya ne yaparsın Theon? Baban olduğumu hatırlatacağım sana."
Theon bugün verdiği emir yüzünden vicdan azabı çekiyordu. Yine de içinde biriken her şeyi tam da şu an babasından çıkaracaktı. Ta ki Maria kendi balkonundan abisinin balkonuna atlayıp babasının kafasında şampanya şişesi patlatana kadar.
"Bu abim için."
Komutan Lambros kafasına inen şampanya şişesi ile eğildi. Prenses gibi büyüttüğü kızına el kaldıracakken Theon kaldırdığı elini bileğinden tutup kendine döndürdü. Boğazını kavrayıp babasını balkondan aşağı sarkıttı. Theon gayet ciddi ve gerici bakışlar atarak konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)
RomansaAl Sancak nihayetinde ölmüştü. Hayır, Al Sancak halkın arasında neden olduğu ölümü acımasızca izliyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu, ne acı ne de merhamet. Tetiği Kemal çekmese de Petros'u öldüren oydu. Bu ilk cinayetiydi, belki de son olmayacaktı...