Al Sancak'ın kim olduğunu biliyorum.

272 15 62
                                    

Eğdiğin bu kırılgan boyuna dur de,
Vatanına kâfir ayağı hiç basmamış gibi bir hâl'e,
Sustuğun kelimelerle dur de.
Üstüne bastığın topraklar için can veren yiğitlere,
Onların ardından gözyaşı döken anaları için dur de!
Ey Türk,
Sen varsın, ben varım, biz varız.
Henüz hâlâ nefes alıyorken,
Kinin hâlâ diriyken,
Türk milletinin varlığı için,
Dur de!

"Yazıyooor, yazıyor. Al Sancak yeni bir makale yazıyor!"

Selimin üzerinde avrupai tarzda bir takım ve de yüzünü saklamasını sağlayan siyah bir fötr şapka vardı. Uzaktan gören biri onun varlıklı bir İngiliz ailesinin saygıdeğer oğlu olacağını düşündürebilecek saati ile son derece şık gözüküyordu. Selim birkaç parça kumaşa bakıyormuş gibi yaparken arkada çocuklar gazete satmaya devam ediyordu.

"Buyrun efendim, istediğiniz gibi."

Kırmızı, saten bir kumaşın içine sakladığı gazeteyi Selime uzatırken Selim başıyla teşekkür ederek, hiçbir şey demeden kumaşı alıp hızla yürümeye başladı. Arkasında bir süredir gördüğü gölge ve hissettiği takip ediliyormuş hissi adımlarını daha da hızlandırmaya iterken bu daha çok birinden kaçmaya evrilmişti.

Sikeyim... ne oluyoruz?

Selim koşmaya başlamadan ara sokaklardan birinden uzanan el ensesine yapışmış, onu ıssız, kimsesiz ve dar sokağa çekmişti. Selimi duvara yapıştırıp bağırmaması için ağzını kapatan bu eli gören Selimin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Genç adam Selimi duvarla arasına almış, sertçe ağzına doğru eliyle bastırırken etrafı kontrol ediyordu. Kimsenin olmadığını ve olmayacağını teyit ettikten sonra elini Selimin ağzından çekti. Selim sevincin getirdiği şaşkınlıkla onun adını haykırdı.

"Ali!"

Ali tekrar Selimin ağzını kapatarak kulağına doğru fısıldadı. "Şşş, biri duyacak!"

Elini tekrar Selimin ağzından çektiğinde Selim Aliyi baştan aşağı süzdü. Sakalları uzamış, saçları daha keskin bir şekilde şekil almıştı. Anın heyecanıyla kalbi oldukça hızı atarken Aliye bakmaktan başka bir şey yapamadı, konuşamıyordu.

"Senden uzaktayken çok düşündüm." Dedi Ali elini duvarla arasına aldığı Selimin yanağında gezdirirken. "Özellikle vedalaşırken yaptığım o kabalık, aylardır içimi paramparça etti. Sana mektup yazmayı denedim, gönderemedim. Şimdi ise içimi dökmek istiyorum, izninle."

Selim Ali'ye bu kadar yakın olmanın verdiği heyecanla başını hızla salladı. Hafifçe yutkunup gözlerini Alinin gözleriyle birleştirdi. "Neyi çok düşünmüştün?"

"Bunu."

Ali Selimin belini kavrayarak kendine çektiği an yavaş ve kibar bir şekilde Selimi öpmeye başladı. Dudaklarında hissettiği sıcaklık tüm vücuduna yayılırken Selim belinde hissettiği elin verdiği güvenle kollarını Alinin boynuna dolayıp Alinin narin öpücüklerine sertçe karşılık vermeye başladı. Kibar başlayan bu öpücükler yavaşça sertleştiğinde Selimin dudakları arasından hafif iniltiler çıkmaya başlamıştı. Ali bu iniltilerle beraber Selimin saçlarını kavrayıp geriye doğru çektiğinde konuştu.

"Biraz daha inlemeye devam edersen..."

Selim mırıldanmayı kestiğinde gözlerini açıp Ali'ye baktı. "Bir saniye..." dedi meraklı gözlerle. "Feride evlenmeyecek miydi, neden geldiniz?"

Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin