İki Kalp, Farklı Kadınlar.

233 17 45
                                    

Bu oydu,

"Theon Konstantaras..."

Theon gözleriyle Kemali iyice süzdükten sonra elindeki şapkayı tekrardan başına geçirdi, önüne döndü.

"Gidelim, Antoni."

Yanındaki uzun boylu adam Theonun az önce baktığı yere baktıktan sonra Theona döndü. "Neden durdun?"

"Birini gördüğümü sandım." Cebindeki pahalı sigarasını çıkartıp kalın dudaklarının arasına yerleştirdi. Çıkardığı kibritle sigarasını yaktı, içine çektiği dumanı soğuk ve sisli gökyüzüne doğru bırakırken konuştu. "Önce Karargaha gidelim, aylardır giyilmeyi bekleyen bir üniformam var."

Antoni başını sallayarak son kez dönüp Kemal'e baktı. Kemal Antoninin gözlerini üzerinde hissettiği vakit aralanan dudaklarını kapattı, yavaşça önüne dönüp yürümeye başlarken ardında aylarca görmediği, hasretinden ve ihanetinden harap olduğu adamı gerisinde bıraktı. Bunca zaman geçmesine, bunca ihanete, bunca kalbine saplanan hançere rağmen hâlâ nasıl yüreği vücudundan çıkmak istiyormuşcasına hızla çarpıyordu? Nasıl Theonun kokusunu almasıyla bedeni yanmaya başlamıştı? Theonu gördüğü her vakit içinde uyanan, anlamlandıramadığı o his nasıl hâlâ ilk günkü gibi içini ısıtıyordu?

İnsan, birinden nefret edip hem onu sevebilir miydi? İnsan, birinden nefret etmeyi dahi sevebilir miydi?

Zerger'e ulaşana kadar ( kuyumcu) Kemal tek bir sözcük söylemedi. Tahir ise hiç sormadı, Kemalin zihninde kendi kendine konuştuğunun farkındaydı çünkü. Zergerin önüne geldiklerinde Tahir Kemal'e dönüp sordu;

"Hâlâ," dedi kararlı bakışlarını üzerinde gezdirirek. "Hâlâ Dilruba ile evlenmeyi istiyor musun? Onu gördükten sonra, hâlâ..."

Kemal hiç düşünmeden. "Evet." Dedi. "Theonun buraya tek geliş amacı, tıpkı gidiş amacı gibi topraklarımızı nasıl paylaşmayı konuşmaktır." Tahir'e döndü. "Elimden hiçbir şey gelmiyor Tahir. Göz göre göre bu vatanı elimizle teslim mi edeceğiz?"

"Direniyoruz Kemal." Elini Kemalin omzuna koydu. "Ankaraya oturmaya gitmiyorsun."

Kemal başını sallayıp üzerini düzeltti. Tıpkı kafasını toplamış gibi, kararlı bir bakışla başını salladı. Dudaklarının arasından çıkan kısık bir ses ile  "Oturmaya gitmiyoruz."

Theon, Antoni ile Karargahın sokağına dönmeden önce duraksadı. Aylardır koruduğu soğuk, çatık kaşları Kemali gördükten sonra yukarı doğru kıvrılmış, dudakları büzülmüştü. Hüzün dolu bakışlarını sokakta gezdiriyor, bulunduğu durumdan nefret edermişcesine içi kan ağlıyordu. Geçmişi hatırladı, İzmirin her köşesinde bir anıları vardı. Kemali ilk gördüğü zaman, nasıl da gıcık olmuştu ona... o çok bilmiş, kendinden emin, bir yüzbaşına karşı haddini aşar bakışları, ne cesaretti öyle? Kütüphanenin bodrumunu incelemeye gittiklerinde o ilk temasları, Theon masaya yaslandığında kendini Kemalin kollarının arasında bir o kadar yakın, bir o kadar da mesafeli buluşu... Kemalin ondan nefret eder bakışları, zaman ne çok şeyi değiştirmişti. Kemalin yüzüne yumruk indirdiğini hatırladığında ani bir irkilme ve utanç duygusu ile elini başına koydu.

"Ne oldu?" dedi Antoni zaten Theonu izler bir şekilde.

"Ben bu millete zarar verdim Antoni. Çok kötü bir şey yaptım."

"Ne yaptığını sormak isterim Theon lâkin," sokağın ötesinde gözüken Karargaha baktı. "Halâ zarar verdiğinin de farkında olman gerekiyor."

Başını yerden kaldırıp kaşları çatık, gözlerinden alev çıkarmışcasına Antoniye baktı. "Sana da vermeden önce kes sesini!"

Antoni "vov, sakin ol komutan." Dedi gülerek. Kolunu Theonun omzuna attı. "Ne bu öfke, ne bu sinir? Ayrıca Komutan Theon Konstantaras... yüzbaşından çok daha iyi değil mi? Sana çok yakıştı."

Anlat ya Kemal. (Boy X Boy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin