Saat 03.00
Melek uyanmıştı.
-Baba, uyumadın mı?
-Uyku tutmadı kızım, yat sen.
-Sabah erkenden gidecektin ya o yüzden sen de yat.
-Tamam prenses. Baba kızını kucağında uyutsun.
-Baba, sen bana neden hiçbir şey anlat mı yorsun?
-Ne anlatayım kızım? Sen benim bütün hayatımı biliyorsun. Bir sen bir de Medet.
-Evet ama sen iş güç deyip geçiştiriyorsun. Anlatmıyorsun.
-Anlatırsam üzülürsün.
-Olsun. Mesela ben sana beni üzen bir şeyi anlatmadığımda daha çok üzülüyorum.
-O zaman bundan sonra serçe parmağını bir yere çarpınca dahi bana söyleyeceksin.
Gülerler.
-Ya baba.
-Canım, uyu artık. Sabah Medet gelecek yanına.
-Sen kaç gibi çıkacaksın?
-9 gibi çıkarım.
-Tamam. Baba telefonumu verir misin? Şarjdaydı.
-Al bakalım. Ne oldu randevun mu var?
-Evet, dünyanın en yakışıklı erkeği ile.
-Benimle yani.
-Evet, baba seninle.
-Benden başkası olamaz zaten.
-Tabii canım.
Melek Babasına göstermeden Mert'e mesaj atmıştı.
Mert:
Mert, bu saatte rahatsız ediyorum ama bir şey söylemem lazım. Babam sabah 9 gibi çıkacakmış. Belki diğer işlerle alakalıdır ama ben yine de sana söyleyeyim dedim. Yıldız abla ile buluşuyorsa hemen bana söyle.
-Sen ne yazıyorsun?
-Hiçbir şey.
-Ver bakayım telefonu.
Melek hemen mesajı silip telefonu kapatmıştı.
-Sen bana güvenmiyor musun kralım?
-Yalakalık yapma Melek, telefonu ver.
-Al.
-Kimle yazıştın sen? Biri rahatsız mı ediyor yoksa? Bak eğer öyle bir şey varsa bana söyle prensesim.
-Yok, baba merak etme.
-İyi bakalım. Hadi yat uyu sen.
Sabah olmuştu. Vartolu hazırlanmış ve kızını öperek çıkmıştı.
-Medet dikkat edin bak.
-Tamam abi. Annesi Melek'i istese de vermeyeceğiz değil mi?
-Vermeyeceğiz tabii.
Vartolu hastaneden çıktığında Mert onu takip etmeye başlamıştı.
Yarım saat sonra bir mahalleye girmişti. Evlerin çoğu yıkık döküktü. Bir evin önünde durmuştu. Arabadan indiğinde eve girip girmemek arasında kalmıştı. Kapı açıldığında bir kadın çıkmıştı. Mert kadının ve Vartolu'nun fotoğrafını çekmişti. İçeri girmişlerdi. Mert, eve yaklaştığında pencereden onları izlemeye başlamıştı.
Vartolu: Ne söyleyeceksen söyle Canan.
-Ben sana söyledim Sadettin, kızımı istiyorum.
-Saçmalama istersen. Hangi kızın? Bırakıp gittiğin kızın mı? Asla vermem.
-Cengiz de istiyor kızını görmek. Mahkeme kararıyla hafta sonları görürsün kızını. Hem biz de ikna ederiz o zaman seni de affeder.
-Sen rahatsız mısın? Hafta sonu ne ya? Ben kızımı 1 saniye görmedim mi özlüyorum.
O sırada Cengiz içeri girmişti.
-Ooo Vartolu Sadettin. Sen gelir miydin ya?
- Sizin derdinizi bilmiyor muyum lan ben? Kızımı alacaksınız, benden koparacaksınız sonrada paramı çarçur içkiye ona buna harcayacaksınız.
-Ne güzel ezberlemişsin. Aferin sana.
-Bana bak lan, bu işler hep senin başının altından çıkıyor. Kızımdan ikinizde uzak duracaksınız.
-Melek'in babası artık benim!
Yorum ve oy yaparak destek olabilir misiniz? Hikâyenin ilerleyişi hakkındaki düşüncelerinizi ve hangi karakterlerin daha ön planda durmasını istersiniz? Okuduğunuz için teşekkür ederim:)
![](https://img.wattpad.com/cover/276824752-288-k25952.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR (Babasının Meleği)
FanfictionMelek. Sadece kanatsız bir melekti o. Annesine yılların özlemini duyardı. Babasını herkesten çok sever, onu korumak isterdi. Babasının gözbebeğiydi o. Vartolu Sadettin'in biricik kızıydı. Vartolu'nun Çukur ile olan savaşında en çok zarar görecek ola...