Ters Köşe (35. Bölüm)

172 8 10
                                    

Evden çıkınca koşarak Mert'in olduğu yere gidiyordu. Ayakları hem gitmek için can atıyordu çünkü annesi, kim olduğunu bilmediği annesi hakkında ufak bir şey de olsa öğrenecekti. Bir yandan da içindeki karartı bir mürekkep gibi dağılıyordu vücuduna. Korkuyordu, gitmek istemiyordu. Ya annesi gerçekten de öldüyse, bir kere kaybetmişti şimdi o kadar hevesliyken tekrar umutsuzlukla dolmak istemiyordu. Eğer annesi yaşıyorsa babası ona yalan söylemişti. Kızının hayatını bir yalan üzerine kurmuştu. Babasını affedebilecek miydi?

Mert'i görünce ona sımsıkı sarılmıştı. Mert ona hiçbir şekilde karşılık vermiyordu. Melek'in kulağına 'Git Melek.' Diye fısıldamıştı. Melek duyduğu bu sözlerle sarılmayı bırakıp Mert'in kanlar içindeki yüzüne bakmıştı. Bir an yaşadığı korku ona çok ağır gelmişti.

-Mert, iyi misin?

Titreyen sesi içindeki kara mürekkebin daha çok dağılmasını sağlamıştı.

-Melek, git. Lütfen.

-Hayır, gitmeyeceğim. Kim yaptı bunu sana?

-Ben yaptım.

Arkasından gelen sesle vücudundaki bütün kanların çekildiğini hissetmişti. Babasının sert ve duygudan yoksun yüzü karşısında dimdik duruyordu.

Flashback:

Mert, Vartolu'nun evden çıkıp arabaya bindiğini görünce onu hastaneye kadar takip edecekti. Vartolu önündeki arabanın ani fren yapmasıyla durmuştu. Önündeki arabaya saydırırken, aynadan motorun üzerindeki Mert'i görmüştü. Sonra da hastaneye kadar gitmişti. Mert'in de onunla beraber hastaneye geldiğini görünce olanları çakmıştı. Kızının kurduğu oyunlardan biriydi bu da. Mert'i engellemezse kızının her şeyi öğreneceğini biliyordu. Buna göz yumamazdı.

Akşam kızının telaşlı hallerinden bir şeyler çevirdiğini anlamıştı. Bu yüzden erkenden uyumaya gitmişti. Bir süre sonra kızının onun odasına uyuyup uyumadığını kontrole geldiğini görmüştü. Gözlerini yumup şakadan horlamaya başlamıştı. Daha sonra Melek odadan çıkınca, Vartolu üzerini değiştirip odasından çıkmıştı. Kızının telefonda Mert ile konuştuğunu görünce tüm parçaları bir yapboz gibi yerine yerleştirebilmişti. Kızının aralık kalan kapısından her şeyi izlemişti. Camdan çıkıp duvara atlayışını ve daha sonra evden çıkışını. Sonra evin bahçesine inerek kızının Mert ile görüşeceği yere kızından önce gelmişti. Mert'in arkasından sessizce gelip ağzını kapatarak inşaat alanının içine götürmüştü. Mert'e tekme atarak yere yatırmıştı.

-Sen...

-Evet, canım ben. Ne oldu Mert'ciğim? Kızımı bekliyordun ama ben geldim. Annesini mi anlatacaktın ona? Lan ben anlatmasını bilmiyor muyum? Sen ne bizim hayatımıza burnunu sokuyorsun?

-Ben bir şey anlatmadım Melek'e.

-Kızımın adını o pis ağzına alma. Seni ilk tanıdığım günden beri hiç sevmedim. Ayrıca zaten hiçbir şey anlatmayacaksın.

-Ben onun iyiliği için...

-Sana ne lan, sana ne benim kızımın iyiliğinden.

Mert'e attığı son yumrukla beraber:

-Tamam, tamam dur. Anlatmayacağım.

-Burada bekliyorum, Melek geldiğinde hele en ufak bir şey kaçır ağzından. O zaman çocuk filan dinlemem, sana Vartolu kimmiş gösteririm.

-Kızım, ne oldu yav? Çok mu şaşırdın?

-B-baba sen...

-Evet, ben seni takip ettim. Ne işin var senin bu çocukla, hem de gece yarısı?

-Baba biz, şey...

-Siz? Siz değil, sadece sen. Yürü eve.

-Baba sen mi vurdun Mert'e?

-Ben vurdum.

-Onun bir suçu yok ki.

-Bu şerefsizi koruma bana.

-Baba, lütfen.

-Sadettin amca Melek'in bir suçu yok.

-Sen sus lan. Melek düş önüme.

Okuduğunuz için çok teşekkürler:)

ÇUKUR (Babasının Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin