Büyük Sır (40. Bölüm)

166 6 0
                                    

Vartolu içeri girmişti. Melek'in odasına çıkıp ona sarılmak için can atıyordu. Bir süre sonra kızının yanına gitmişti. “Girebilir miyim küçük Aslan?”

Melek şaşırmıştı ama babasının ona kızgın olmamasına da sevinmişti. “Gel baba.” Vartolu odaya girdiğinde, kızının yatağına oturmuştu. Yanında duran küçük ve sevimli bir defter görmüştü. “Bu ne kızım?” Melek bir an telaşa kapılsa da sakince cevap vermişti.

“Şey öylesine karalama filan yapıyordum. Malum canım çok sıkılıyor da.”

Vartolu derin bir nefes alarak “Telefonun daha bende kalacak Melek. Boşuna uğraşma.”

“Sen neden gelmiştin?”

“E kızının yanına geldim, gelemez miyim?”

Melek tebessüm edercesine “Tabii ki gelebilirsin.”

“Gel yanıma konuşalım seninle biraz.”
Melek babasının yanına yavaşça oturmuştu.

“Ne oldu baba?”

Vartolu kızının ürkek gözlerine dalmıştı, derin bir nefes olarak konuşmaya başlamıştı. “Melek, bu aralar seninle biraz zor zamanlar geçirdik. Ama bu zamanında bir sonu olmalı değil mi kızım?”

“Evet, haklısın baba.”

“Hadi sarıl babaya.”

Melek tereddüt bile etmeden babasına sımsıkı sarılmıştı. “Baba, ben seni çok seviyorum.”

“Ben de seni çok seviyorum meleğim. Ama bu sarılmayı şimdilik sonlandıralım ve aksam yemeğimizi yiyelim değil mi?”

Melek istemese de babasına sarılmayı bırakmış ve beraber aşağı inmişlerdi. Aksam yemeğini yerken şakalaşıp eğleniyorlardı.

08.00
“Baba çıkıyorum ben.”

“Nereye?” Melek ceketini giyip saçlarını tarıyordu. Vartolu yanına gelip tarağı elinden alarak kızının siyah ve uzun saçlarını taramaya başlamıştı.

“Baba bir kaç arkadaşımla buluşacağım. En azından canım sıkılmaz.”

“Hm peki kimlermiş bu arkadaşlar? Aralarında benim sevmediğim şahıs yoktur inşaallah.”

“Mert yok baba, merak etme. Eski arkadaşlarım.”

“Tamam o zaman telefonunu sana bugünlük vereceğim ama sana güveniyorum o şahısla konuşmayacağına güvenerek. Parayı çantanın o küçük kısmına koydum.”

“Teşekkür ederim.”

“Saçların böyle güzel oldu, üzerinde oynama yapıp bozma prenses geç kalırsın.”

“Tamam baba.”

Melek evden çıkmıştı. Babasının güvenini sarsmamak için Mert ile iletişime geçmemişti.
Melek’in önüne bir adam çıkmıştı. Sakallı ve uzun boylu görüntüsüyle Melek’i biraz korkutmuştu.

“Siz kimsiniz?”

Adam, Melek’i uzun uzun süzdükten sonra cevap vermişti.

“Annenin kocasıyım. Cengiz Yıldız ben. Annen ölmedi, yaşıyor. Baban sana yalan söyledi. Senin hayatını bir yalan üstüne kurdu o baban olacak Saadettin.”

Melek duydukları karşısında ağzını açamamıştı. İçinden bir parçanın koptuğunu hissetmişti. Bu parça kalbinden bir parçaydı. Babasına karşı olan sevgisi ve güveninin gittiğine inanmıştı o an.
“N-ne?”

“Duydun Melek. Eğer istersen seni götüreyim hatta inanmam dersen gel gözlerinin önünde DNA testi yaptıralım.”

Cengiz son kez Melek’i süzerek “Yarın seni bu saatte burada bekleyeceğim, seni annene götürmek için.” Cengiz arabasına binip gitmişti.
Melek’in gözlerinden akan göz yaşları ve bulanıklaşan gözleri o an oraya yatmak istiyordu.

Artık Melek gerçekleri öğrenip babasına karşı düşman kesileceğe benziyor. Yorum yapıp ve oy verirseniz çok mutlu olurum. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim:)

ÇUKUR (Babasının Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin