"Hazır ol!"
"Kalbinizi adayın! Krala ve insanlığa karşı kendi kalbinizi ve hayatınızı adayın!"
Herkes hep bir ağızdan;
"Krala ve bu insanlığa kalbimi adıyorum!"
Bir elimizi yumruk yapıp kalbimizin üstüne, diğer elimizi ise sırtımıza koymuştuk. Gerçekten çok onurlu ve gururlu bir duruştu. Bu duruşu yaptığım için bile kendimle gurur duyabilirim. Hah!
"Şimdi size temelinde temeli olan manevra teçhizatını nasıl kullanmanız gerektiğini göstereceğim! Eğer bunu yapamazsınız çiftlikte çalışmaya gönderileceksiniz. Ha tabi birde bunu yapmadan önce 50 şınav 50 mekik İstiyorum! Başla!"
50 şınav 50 mekik? Ahh yapacak birşey yok iş başa düştü.
Yarım saat geçtikten sonra herkes bitirmişti. Tam o sırada o çocuğu görmüştüm.
"Levi!"
Yanına gittim. Kollarını göğsünde birleştirmiş soluklanıyordu.
"Levi beni hatırladın mı?"
"Evet. Hange."
"Seni gördüğüme çok sevindim Levi."
Sadece kafa sallamıştı. Bu çocuk gerçekten çok soğuktu. Ama bence zamanla alışacaktı.
"Sıraya geçin!"
"Kemerlerinizi bağlayın ve sırayla uygulama yerine geçin!"
Anladığım kadarıyla bize bir kemer verilecekti ve iki yanındada ip gibi birşey bizim belimizden yukarıya bağlanacaktı ve bizre dengede durmaya çalışacaktık. Kolay görünüyordu yapabilirim!
Benden önce sıra Levi'a geliyordu. O yaptığında olmuştu. O yaparsa bende yapardım.
Bir kaç dakika sonra Levi diğer uygulama yerine geçti ben ise onun yerine. Kemerimi bağladım ve beni havaya kaldırdılar. Biraz sendeler gibi oldum ama sonunda yaptım. Şimdi ise çok kolay geliyordu.
Yanıma baktığımda ise Levi'ın zorlandığını gördüm ve en sonunda dengesini kaybedip tepetaklak durmuştu.
"Burada güçsüzlerin işi yok küçük adam! Yapamayacaksan buradan defol!"
Levi ayağa kalktığında ona seslendim ve ona doğru yaklaştım.
"Levi!"
Seslendiğimde bana baktı.
"Ağırlığını arkaya ve öne eşit olarak ver!"