Hange'nin Levi ile yaşadığı şeyler bir bir gözünün önüne geliyordu.
Neden geliyordu ki?
"Belki bunu sana hiç söylemedim ama.. seni seviyorum.."
Levi ile olan anıları aklına geldikçe daha çok ağlıyordu Hange.
-Flashback-
Hange ağacın altında, çiçeklerin kokusu arasında yatarken ayak seslerini duyması ile başını kaldırdı.
"Sonunda buldum seni gerizekalı!"
Levi hızlı adımlarla yanına geldi ve yere çöktü.
"Neler oluyor!?"
"Kaç saattir seni aradığımın farkında mısın!?"
"Buradayım işte!"
"Görüyorum dört göz!"
"Kırpık saçlı!"
Hange geri çevirdiği bakışlarını tekrardan Levi'a dikmişti.
"Bir dakika... Sen benim için endişelendin mi?"
"Evet. Yani biraz o kadar çok değil. Zaten biraz daha bulamasaydım aramaya devam bile etmezdim."
"Yalan söyleme!"
"Hayır. Yanımda olup olmaman beni ilgilendirmiyor!"
Levi aslında hep bu tarz konuşuyordu. Eskiden söylediğinde Hange'nin kalbini kırıyordu ama artık alışmıştı Hange.
Çünkü bu onun seni düşünüyorum deme şekliydi.
"Ah Peki öyle olsun."
Hange yerden çiçek koparıp Levi'ın kulağının üstüne koymuştu.
"Ne yapıyorsun ya!?"
"Yakışmıştı!"
Levi çiçeği eline almıştı ve çiçeği Hange'nin kulağına koyarken bir yandan da konuşuyordu.
"17 yaşına geldin ama hâlâ küçük bir çocuksun!"
"Of Levi!"
Hange, Levi'ın elinden tutup ayağa kaldırmıştı ve koşmaya başladılar.
"Bırak elimi!"
"Yihuuuu!"
-FlashBack son-
Hange ayağa kalkıp odada dolaşmaya başlamıştı.
Ne kadar Levi'ın bundan hoşlanmadığını bilsede çalışma masasının çekmecelerine açıp bakmaya başlamıştı.