Hange her zamanki gibi Levi'dan önce uyanmış onu izliyordu.
Dün gece ilk kez birlikte olmuşlardı. Hange hem çok mutluydu hem de çok tuhaf hissediyordu.
Aslında ona tuhaf değil hafiflemişlik demek lazımdı. Gerçekten ilişkileri ciddiye bindiği için rahatlamıştı.
Hange, Levi'ı izlerken bir yandanda eli Levi'ın kaslarında dolaşıyordu.
Yüzüne daha çok yaklaştığında dudaklarını Levi'ın dudaklarına bastırdı. Levi birkaç saniye sonra huysuzlanmış şekilde uyandı.
"Noluyor ya!?"
"Biraz yaramazlık yapıyordum."
Levi gözlerini açtığında burnunun dibindeki Hange'yi gördü.
"Günaydın aşkım!"
Hange'nin aşkım demesi ile Levi gülmüştü.
"Noldu niye gülüyorsun?"
"Hiç. Bana öyle hitap etmen hoşuma gitti. Güzelim..."
Hange, Levi'ın göğüsüne yatıp konuşmaya devam etti.
"Dün gece çok güzeldi.."
"Senin yalvarışların daha güzeldi."
"Uzatmasaydın yalvarmazdım!"
Hange, Levi'ın üstüne çıktığında Levi onu öpmek için kafasını biraz kaldırmışken Hange uzaklaşıyordu.
Levi'ın tam öpeceği sırada Hange'nin uzaklaşması onu sinirlendirmişti.
"Ne bu şimdi!?"
"Yalvarman lazım."
"Yalvarıyorum lütfen!" Levi bunu kinayeli bir şekilde söylediğinden Hange hâlâ uzak tutuyordu kafasını.
"Bu beni tatmin etmiyor."
Levi, Hange'nin kafasından tutup kendine çekmişti ve dudaklarını dudaklarına bastırmıştı.
Kısa öpüşmeden sonra Levi ayrıldı.
"Hadi artık kalkmamız lazım."
"O zaman duş alalım."
"Tamam sen git gir sonra ben girerim."
Hange, Levi'ın dediği üzerine kaşlarını çatmıştı.
"Beraber duş almayacak mıyız!?"
"Beraber mi!?"
"Evet! Merak etme ben seni yıkarım!"
"Sen daha kendini zor yıkıyorsun Hange!"
