"Hange sakin ol!"
Hange bulduğu bir devi peşinden sürüklüyordu. Arkasından ise Levi, Erwin, Eren, Mikasa ve Armin gidiyordu.
"Bu salak gazını bitirecek!"
Hange ağaçlık olan alana doğru sürüklüyordu devi. Tabi çok gaz harcadığı için birazdan yeri boylayacaktı.
"Yüzbaşı! Devin dikkatini çekmek için işaret fişeği ateşleyebiliriz!"
"Doğru söylüyorsun Armin! Ateşle!"
Armin fişeği ateşlediğinde dev biraz duraksadı. Hange ise devi kontrol etmek için arkasına bakarken ağaca çarpması ile yere düştü.
Hange'nin düştüğünü gören dev Hange'ye doğru koştu.
"Hange!"
Hange'yi eline aldığında Hange çırpınmaya başlamıştı ama işe yaramıyordu. Hange devin elinin gevşediğini hissettiğinde karşısında askerleri gördü.
Dev yere düştüğünde Hange devin yanından uzaklaştı ve ona doğru sinirle gelen Levi'ı gördü. Levi, Hange'nin yakalarından tutup konuşmaya başladı.
"Ne istiyorsun sen Hange! Az kalsın deve akşam yemeği olacaktın! Sorumsuzca davrandığın için diğer askerleride kaybedebilirdik!"
"Levi abartma birşey olmadı!"
"Tch! Sana laf anlatmakla uğraşmayacağım!"
Levi, Hange'yi bıraktığında Eren'e döndü.
"Atları kaybettik. Eren deve dönüş bu sayede eve kolayca dönebiliriz!"
"Emredersiniz Yüzbaşı!"
Eren artık kolayca deve dönüşebiliyordu. Yaptıkları çalışmaların karşılığını alıyordu yavaş yavaş. Deve dönüştüğünde askerler Eren'in eline bindi daha sonra ise gitmeye başladılar.
Mikasa ve Armin konuşurken. Erwin ise Hange ve Levi'a bakıyordu.
Levi ne kadar Hange'ye kızgın olsada ağaca çarptığı için endişeliydi.
Hange'ye bakmadan konuşuyordu.
"Bir yerin acıyor mu? Malum ağaca çarptın."
"Başım acıyor."
Levi, Hange'nin başına baktığında biraz kanadığını gördü. Boynundaki kumaşı çıkardı ve kanın olduğu yere bastırdı.
