Hange diğer askerleri çağırmaya giderken Levi Kenny'nin başında bekliyordu.
"Eğer onun öleceğini bilseydin gerçekten vurur muydun?"
Levi arkasına dönüp kendisine soru soran Kenny'e baktı.
"Hayır."
"Noldu o 'kahraman' Levi'a? İnsanlığı kurtarmak için çalışan Levi'a ne oldu?"
Kenny gülüp konuşmasına devam etti.
"Benim için halka karşı gelmedin ama bir kadın için tüm şehri yok edebiliyorsun..."
"Tch! Bir şehirden daha fazlasını feda etmem gerekirse yine ederdim."
Levi elindeki silahın ucunu Kenny'nin kafasına koyup ittirdi.
"Ayrıca çok konuşma. Çünkü biz fazla konuşan mahkumları sevmeyiz."
Birkaç askerin gelmesi ile Levi yukarı çıkmıştı.
Hange bir köşede dururken diğer köşede ise ağlayan Armin'i sakinleştirmeye çalışan Mikasa ve Eren vardı.
Levi Hange'ye yaklaşıp konuştu.
"Noldu buna?"
"Birini öldürmüş ondan ağlıyor."
"Ciddi misin?"
"Yalan mı söyleyeceğim?"
Levi onlara seslenmişti.
"Toparlanın gidiyoruz!"
Levi ve Hange gitmek için adım atarken Armin'in gitmemesi ile tekrardan seslendiler.
"Neden gelmiyorsun?"
"Bu cesedi gömmem gerekiyor."
"Armin bırak artık!"
"Hayır! O suçlu biri değildi eminim! Sadece yalnış kişi ile çalıştı ve ben onu öldürdüm!"
Levi'ın konuşması ile ona döndüler.
"Gelmiyor musun şimdi?"
"Hayır. Önce onu gömmem gere-"
Armin'in sesini Levi'ın yerdeki cesede ateşlediği kurşun sesi kesmişti.
"Şimdi geliyor musun?"
"Üzgünüm."
Levi bir daha silahı sıkmıştı cesede.
